11 Mart 2019 Pazartesi

YENİ KURAN MUCİZELERİ TESPİTLERİ

Pi sayısı 3.1415 Sonsuzluk ve Kuran Ayetleri

Pi sayısı sonsuzluk ile özdeşleştirilir genel olarak ve 3.1415 şeklinde gösterilir.

Kuran ayetlerinde neye karşılık geldiğine bakayım bu sayıların dedim. Acaba sonsuzluk diyarı cenneti ve sonsuz yaşamı anlatan ifadeler mi çıkacak karşımıza diye. Evet gerçekten de öyle oldu:

3: 14-15

3:14 Kadınları, çocukları, yığınlarla altın ve gümüşü, eğitilmiş atları, davarları ve ekinleri sevmek gibi zevkler insanlara alımlı görünür. Bunlar dünya hayatının nimetleridir. Oysa gidilecek en güzel yer ALLAH katındadır.

3:15 De ki: "Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Erdemliler için Rab'lerinin yanında altlarından ırmaklar akan, içinde sonsuz kalacakları bahçeler, tertemiz eşler ve ALLAH'ın onayını kazanmaktan dolayı mutluluk vardır." ALLAH kulları görür.

 
Kuran'da ateşli kasırgadan/hortumdan bile bahsediliyor

İlgili resim

Ayetlerde kar ve doludan bahsedildiğini göstermiştik çeşitli forumlarda. Şimdi ise çok az kimsenin bildiği bir tabiat olayının bile Kuran'da anlatıldığını gösterelim. Ateşli hortumlar/kasırgalar gerçekten de günümüzde bile pek çok kimse tarafından bilinmeyen, çok ender görülen oluşumlardır. Ve ayette şöyle anlatılır:

2:266 Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki düşünesiniz. 

 Ve bu olayı gösteren 2 video örneği paylaşalım:

https://www.youtube.com/watch?v=DeLoz1P8coM

https://www.youtube.com/watch?v=lsyvOYcWgcg


Ve Kuran ayetlerinde obruk örneği de görüyoruz

sinkhole ile ilgili görsel sonucu

28:81 Onu eviyle birlikte yerin dibine geçirdik. ALLAH'ın dışında kendisine yardım edecek bir bölüğü yoktu; kazananlardan olmadı..

28:82 Bir önceki gün onun durumuna imrenenler, "Demek ki ALLAH kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. ALLAH bize lütfetmeseydi bizi de batırırdı. Demek kafirler başarıya ulaşamazlar" demeye başladılar.

Ayette anlatılana benzer bir şekilde obruğun evi yutma anı günümüzde kameralara böyle yakalanmış:

https://www.youtube.com/watch?v=ax2tIjPvuO4


Ahiret Evreniyle ilgili 2 yeni notum


Ayetlerde cennettekilerin cehennemdekilerden farklı olarak, ilk ölüm dışında ölümü tatmayacakları vurgulanıyor. Cennettekiler sonsuza dek yaşarken, cehennemdekiler ise bir gün cehennemin kendisiyle birlikte yok edilecek olabilirler.

Saffat 55. Baktığında, onu cehennemin ortasında bulur. 56. "ALLAH'a andolsun, az kalsın sen beni de mahfedecektin," der. 57. "Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de şimde seninle birlikte olurdum." 58-59. Biz ilk ölümümüzden başka ölecek değiliz ve biz azaba uğrayacak da değiliz.

Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.(Duhan Suresi 56. ayet)

***

Saffat Suresi: 54. (Yanındakilere,) "Bakar mısınız?" der. 55. Baktığında, onu cehennemin ortasında bulur. 56. "ALLAH'a andolsun, az kalsın sen beni de mahfedecektin," der. 57. "Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de şimde seninle birlikte olurdum."

Mutaffifin Suresi 34 İşte bugün, iman sahipleri, küfre batmışlara gülüyorlar. 35 Koltuklar üzerinde seyrediyorlar.

Ayetlerden, Cennettekilerin bizim 3 boyutlu internet/televizyon teknolojisine benzer bir imkanla diğer alemleri izleyebildiklerini görüyoruz. Öyleyse şu anda Ahiret Evreninde/Cennette yaşayan bir tanıdığımız arada sırada bizi/dünyayı izliyor olabilir.

Ayrıca şu ayet de Peygamberin Cennette/Ahiret Evreninde yaşadığını ve gelişmelerden haberdar olduğunu göstermekte; Furkan 30: Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular."

Ahiret Evreni demişken hatırlatalım:

http://emre1974tr.blogspot.com/2016/05/goklerevrenler.html


Sızma zeytinyağı floresan özelliğiyle ışık yayar

Evet zeytinyağı en kuvvetli floresan özelliğe sahip gıdadır ve ışık yayar. Tabii bu ışığın görüntülenebilmesi günümüz teknolojisiyle yeni gerçekleşmiştir.

Kuran ise bu bilgiyi 1400 yıl önce vermişti:

Nur 35. ALLAH göklerin ve yerin ışığıdır. Işığının örneği şuna benzer: içinde lamba bulunan bir oyuk... Lamba bir cam kap içindedir. O cam kap ise, incimsi bir gezegen gibidir. Yakıtı, ne batıya ne de doğuya bağıntısı olmayan, zeytinyağı üreten bereketli bir ağaçtandır. Yağı, neredeyse ateş değmeden aydınlık verir. Işık üzerine ışıktır. ALLAH dileyeni/dilediğini ışığına ulaştırır. İşte ALLAH halka böyle örnekler verir. ALLAH her şeyi bilir.

Bu Kuran mucizesi İngilizlerin de dikkatini çekmiş ve konuyla ilgili güzel bir video hazırlamışlar:

https://www.youtube.com/watch?v=vqLmqZ-0qDo&fbclid=IwAR0pU1zZJW0xNx0utouCnstqx0C7vB7thNkc86YjXQjsxqgusW-ar1_VBv0


Dişi sivrisineğin üzerindeki canlı

Dişi sivrisineklerin üzerinde onlardan kan emen, küçük parazitler keşfedilmiş:

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3833289/figure/F1/?report=objectonly

Belki bu, Bakara Suresi 26. ayette anlatılan canlı olabilir: "Şu bir gerçek ki Allah, bir dişi sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz."

Bu arada keşif 1920'li yıllarda yapılmasına karşın, ilgili videosu çok yeni çekilebilmiş.


Bilindiği üzere sivrisineklerin sadece dişileri kan emer. Ve onların da aynı akıbeti yaşaması ve bu duruma ayette dikkat çekilmesi bir yeni mucizeyle karşılaştırıyor bizi(çünkü insanoğlu yeni keşfetti anlatılan örneği) , ama aynı zamanda da bu gerçekleşen olayla bize çeşitli dersler de verilmekte...


Selam ve sevgiler

11 Mart 2018 Pazar

İsa Peygamber Musa ve Harun Peygamberlerin Yeğeniydi


Ve Sahte Tevrat'taki Yuşa aslında İsa'nın ta kendisi.


Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere, İsa Peygamber zannedilenden çok daha eski bir dönemde yaşadı ve Kuran ayetlerinde de belirtildiği gibi Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeniydi. Yani aynı dönemde yaşadılar. Tabii İsa eğer çok uzun bir ömür sürdüyse onlardan sonra da dünyadaki serüvenine uzunca bir süre devam etti demektir.

Bilindiği üzere elimizdeki değiştirilmiş Tevrat'da da bahsedilen bir Meryem var ve babasının adı İmran,  abilerinin adı Musa ve Harun.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Miryam

Kuran'da da Meryem İmran'ın kızıdır. Ayrca bir ayette kendisine "ey Harun'un kızkardeşi" şeklinde seslenildiğini görüyoruz:

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (19/28) 


 Gerçi bu ifade "Harun soyundan gelen" anlamına da gelir. Fakat burada Meryem'in Harun'un gerçekten kızkardeşi olduğu anlatılmakta.

Ve piyasadaki sahte Tevrat'ta Musa'nın yeğeni olan İsa'dan da bahsedilir aslında. Ama adı daha çok Yuşa olarak bilinir:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ye%C5%9Fu

"Yuşa (veya Yeşu) (İbranice: יְהוֹשֻׁעַ Yehoşua; Yunanca: Ἰησοῦς İsa ile aynı; Latince: Josue veya Jesus; Arapça: يشع بن نون Yuşa ibn Nun),"

Wikipedia'da da yazdığı üzere Yuşa Yunanca ve Latince'de zaten apaçık bir şekilde "İsa" olarak yazılmakta ve okunmakta.

Yani aslında Hristiyan ve Yahudilerin zannettiği gibi Yuşa adında ayrı biri yoktu.
Yuşa İsa'nın ta kendisidir.

Tabii belirttiğim üzere çok uzun ömürlü birisi de olabilir İsa Peygamber, ve Musa'nın döneminde yaşamakla birlikte, ondan sonra da uzunca bir süre dünya hayatında yolculuğuna devam etmiş olabilir. Bu durumda da , tıpkı Nuh Peygamber gibi asırlarca dünyada konuk oldu demektir.

Ve Meryem de aslında Harun ve Musa'nın kızkardeşi demektir elbette ki.

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (Meryem Suresi 28.).

Ali İmran 50: "Tevrat'tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."

İsa'nın burada bahsettiği, gerçek Tevrat'taki haramlardı. Yani aslında helal olan şeyler de o an için haram kılınmıştı ve bu ceza sadece suçlu olan topluma yönelik olmalıdır. O haramlar Yahudilerin işlediği günahlar yüzünden muhtemelen sadece bir nesle geçici olarak ceza olarak verilmişlerdi. Ve burada İsa Peygamber o toplumun işlediği suç yüzünden çocuklarının ve torunlarının aynı cezai haramları yaşamayacaklarını müjdeliyor olmalı. Zaten düşünsenize, o yahudi toplumunu cezalandırmak için verilen özel haramlar, neden asırlarca torunlarına da veya sonradan iman eden diğer toplumlara uygulansın? Bu yüzden Tevrat'ın insanlığa sunuluşundan kısa bir süre sonra İsa İncil'i insanlığa iletmiş ve artık bu ceza amaçlı haramların yürürlükten kalktığını bildirmiştir (Tabii şu an piyasada bulunan sahte İncillerden, yani hadis kitaplarından değil, orjinalinden bahsediyoruz).

Enam Suresi 146: Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Onlara ayrıca sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık. Sığır ve koyunun sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı yağlarla, kemiklerle karışan yağlar bunun dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları yüzünden bir ceza olarak yaptık. Biz elbette sözünde duranlarız.

Bu cezai haramlar dediğim gibi aslında normalde helal olan temiz şeylerin Tevrat'ta sadece o suçlu topluluğa özgü olarak yasaklanması olayıdır. Fakat, onların gelecek çocuk ve torunlarının bu konuda bir suçu/günahı yoktur, ya da dine sonradan yönelip iman edenlerin ve başka toplumlardan olanların onların yaptıklarıyla bir ilgisi yoktur . Bu bağlamda Tevrat'tan sonra İncil'in, ya da Musa'dan sonra İsa'nın yeni bir kitapla gelmesi, arasında öyle asırlar falan olmaması akla yatkın geliyor.

Ve durum böyleyse, zaten bu yasaklardan kısa bir süre sonra, kendi peygamberliği döneminde bu haramların ortadan kalktığını, artık tüm temiz nimetlerin Yahudilere de helal olduğunu müjdelemektedir ayetteki (Ali İmran 50.) ifade doğrultusunca İsa Peygamber...

Bu arada, yabancı kaynakları araştırınca Yuşa peygamberin aslında İsa olabileciğini fark edenler olmuş.


http://www.eliyah.com/nameson.htm

İsa ve Yuşa' nın aynı kişi olduğunu gören araştırmacıların bazıları Onun ünlü hükümdar Tutankamon olduğunu da iddia etmekte.

Günümüzdeki sahte İncillerde (kendileri aslında hadis kitaplarıdır) de bir bağlantı var mı İsa ile Musa arasında diye bakınca şunu görebiliyoruz:

Matta 17. Bölüm İsa'nın görünümü değişiyor

(Mar.9:2-13; Luk.9:28-36)

"Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup'un kardeşi Yuhanna'yı alarak yüksek bir dağa çıktı. 2. Orada, gözlerinin önünde İsa'nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. 3. O anda Musa'yla İlyas öğrencilere göründü. İsa ile konuşuyorlardı".

Tabii tekrar hatırlatalım; şu an piyasadaki İnciller, Zebur veya Tevrat adını verdikleri kitaplar insan yazımı hadis kitaplarıdır. Yani gerçekleri değildir.

Zaten Kuran, onların gerçek kitaplarını sakladıklarını belirtir:

En'am Suresi 91: Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.

***

Bakara 136. Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."

Bu ayette de İsa Peygamberin adı Musa'dan hemen sonra geçiyor dikkat ederseniz...

Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!" (Yasin Suresi 14. ayet).

Aynı veya yakın dönemde ve yerde birden fazla elçinin görevlendirildiği örnekler var...

Kısacası bu durumda, yeni bir Kuran mucizesiyle daha karşı karşıyayız demektir ve bize şu bilgileri sunmaktadır:


1- Piyasadaki Tevrat ve İncillerde bahsedilen 2 ayrı Meryem'in gerçekte aynı kişi olduğunu Kuran göstermiş oluyor.


2- Yine değiştirilmiş Tevrat ve İncillerde farklı kimseler zannedilen Yuşa ve İsa Peygamberlerin gerçekte aynı kişi olduğunu sadece Kuran belirtmiş oluyor (zaten Yuşa diye ayrı bir ismin de olmadığını...).

Başka bir deyişle sahte Tevrat'ta İsa peygamberin yaşam öyküsünden kesit olmasına karşın isim hatasından ve öyküsünün de kısmen değiştirilmesinden dolayı pek kimse bunun farkında değil.

Ama Kuran sayesinde bu gerçeği öğrenmiş bulunuyoruz.

3- İsa Peygamberin Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeni olduğunu, bu bağlamda bilinenden çok daha eski bir çağda dünyaya geldiğini de Kuran ayetlerinden anlamaktayız.

4- Gerçek Tevrat ile İncil'in insanlığa iletilişi arasında zannedildiği kadar uzun bir süre geçmediği sonucuna varabiliyoruz.

5- İsa Peygamberin yine genel kanının aksine dünyamızda da çok uzun bir ömür geçirmiş olabileceği ihtimaline de ulaşabiliyoruz.

Bu arada tüm peygamberlerin şu anda Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreninde yaşamakta olduğunu hatırlayalım (dolayısıyla İsa Peygamber de diğer tüm elçiler gibi şimdiden cennette yaşamaktadır):


http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2016/05/goklerevrenler.html

Ve bunun dışında, şu ayetten İsa'nın dünyamızda tıpkı diğer peygamberler gibi evlenip çocuk sahibi olmuş olabileceği ihtimali gözönünde bulundurulur:

-Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre için bir yazı vardır. (Rad Suresi 38. ayet).

Tabii İsa Peygamberin dünyaya gelmesi Musa ve Harun'un kavmiyle Mısır'dan çıkışı sonrası dönemlere de denk geliyor olabilir.

6- Bu durum, milattan binlerce yıl öncesine dayanan ve İsa peygamberin hayatıyla örtüşen efsanelerin kaynağını da açıklamakta. İsa zannedilenden çok daha eski bir çağda dünyaya geldiğinden, o çağlardan günümüze kadar, yaşam öyküsü onunkine benzeyen ama başka isimlerle anılan karakterler ortaya çıkmıştı. Örneğin Osiris ve Horus... Yani bazılarının zannettiği gibi İsa Peygamberin öyküsü onlardan alınma değil, tam tersine, İsa çok daha evvelden yaşadığından onların öyküsü peygamberin hayatından alınmaydı. Ama tabii ki maalesef peygamberi tanrısallaştırıp ona tapındıkları şirk efsanelerine dönüştürdüler ve Hıristiyanlık da bu öykünün değiştirilmiş pagan versiyonu üzerine kurulu yine ne yazık ki.

Kuran mucizelerinden ve Musa Peygamberin dönemindeki Antik Mısır'dan bahsetmişken yeni sayılabilecek bir tespiti de paylaşalım (bu tespiti yapan birkaç kişi olmuş birkaç yıl önce):

Firavun dedi: "Ey seçkinler topluluğu! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Hâmân! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp/tuğla pişirip bana bir kule yap ki Mûsa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum." (Kasas Suresi 38. ayet).

Ayetten, antik Mısır Medeniyetinde hükümdarların önemli inşaatlarında pişmiş çamuru kullandığını anlıyoruz.


Ve bu eski Mısır Medeniyetiyle ilgilenen araştırmacılar ve jeologlar, yüzyıllar boyunca, Mısır piramitlerinin yakınlardaki taşocağında kireç taşlarının kesilip rampalarla taşınması yoluyla yapıldığını düşünüyorlardı. Ancak günümüzde elektron mikroskopları, üstteki blokların doğada hiçbir yerde bulunmayan kimyası olduğunu ortaya koydu. Üstteki bu bloklar pişmiş ve daha sonra modern çimento gibi dökülmüştü, yani mevcut kireç taşından kesilmiş değildir. Başka bir deyişle piramitleri oluşturan taşların bir kısmının pişmiş kilden/çamurdan yapıldığı ortaya çıkmıştır. Ve bunu günümüze kadar kimse bilmiyordu, firavunların diğer medeniyetlerden gizli tuttuğu bir inşaat tekniğiydi...

Piramitlerdeki gizem yakın bir dönemde çözüldü ve tam da Kasas Suresi 38. ayette verilen bilgiyi doğruladı bu buluş. Antik Mısır medeniyetinde önemli yapıların yapımında gerçekten de pişmiş çamur kullanılmaktaydı.


https://www.livescience.com/1554-surprising-truth-great-pyramids-built.html

https://www.geopolymer.org/archaeology/pyramids/pyramids-3-the-formula-the-invention-of-stone/


Selam ve sevgiler




 
 

13 Şubat 2017 Pazartesi

MUCİZELERİN DEVAMI...(2. BÖLÜM)


EVRENİN YAŞI DÜNYAMIZIN YAŞININ ÜÇ KATI
 
Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde/evrede yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.(Kaf Suresi 38. ayet)
 
De ki: "Siz, yerküreyi iki günde/evrede yaratana gerçekten nankörlük edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi'dir O."(Fussilet Suresi 9. ayet)
 
Ayetler evrenlerin ve  evrenimizin 6 günde/evrede, dünyamızın ise 2 günde/evrede yaratıldığını söylüyor.
 
Yani evrenin yaşı veya yaratılış evresi, dünyamızın yaşından veya yaratılış evresinden 3 kat fazla demektir.
 
Günümüzde bilim de benzer bir bilgi veriyor: evrenimiz 13,5 milyar yaşında iken dünyamız 4,5 milyar yaşında diyor....
 
Diğer bir deyişle bilim de evrenimizin yaşının dünyamızın yaşının 3 katı olduğunu belirtiyor (4,5 X 3 = 13,5 eder).
 
Bana "ama bu oran sadece günümüzde geçerli" diyerek itiraz edenlere cevabım: Evrenimiz/evrenler 6 günlük evredeyken, dünya 2 günlük evredeymiş, Kuran'ın indiği dönemde evrenin yaşı dünyanınkinin 3 katı.

Ve bilimin de aynı şeyi söylemesi yeni bir mucizeyle tanıştırıyor bizi.
 
***
 
Bu arada, evrenlerin nasıl aynı anda/birlikte yaratıldığını Kuran ışığında anlattığım yazımı da tekrar paylaşayım:
 
Ve bu linkini verdiğim çalışmamda bahsettiğim ayetlerde anlatılan; yıldızların ışıktan/alevden atışlar yapması olayı da artık keşfedilmiş/görüntülenmiş olabilir:
 

 
 
Kuran'ın mucizeleri/delilleri her geçen gün daha da artan bir etkileyicilikle ortaya çıkmakta ve gözükmekte. 
 
Selam ve sevgiler

 

12 Mayıs 2016 Perşembe

Gökler/Evrenler

Teğabün 3. gökleri ve yeri hak/gerçek olarak yarattı; sizi biçimlendirdi ve görünüşlerinizi güzel yaptı. Yalnız O'nadır dönüş.

Talak 12: Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de onların benzerini/mislini yaratmıştır. Emir/iş ve oluş onlar arasında sürekli iner ki, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve Allah'ın bilgi bakımından her şeyi kuşattığını bilesiniz.

Evvelki yazılarımda Kuran'da, Rabbimizin yarattığı birden fazla (ama sınırlı sayıda) gökten/evrenden bahsedildiğini , ve bunların arasından sonsuzluk/ölümsüzlük yurdunu içeren Ahiret Evreni'nin ise "Rabbin Katıolarak isimlendirildiğini göstermiştim:

http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/zaman-zamanszlk-ve-rabbin-kat.html

http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/ahiret-evrenirabbin-kat-ve-ebedi-yasam.html

Ve de şehitler veya elçiler gibi iyilikte çok ileri seviyede olan bir kısım insanın, şimdiden yani kıyameti beklemeden bu farklı fizik yasalarına sahip evrende tekrar yaratılarak nimetlerle dolu yaşamlarına başladıklarını anlatmıştım.

http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/islamda-canllarn-ruhu-hayaleti-yoktur.html

Bu çalışmamda da hem ayetlerde yaratılan evrenler hakkında verilen diğer bilgileri sunacağım, hem de bu birden fazla ama sınırlı sayıda (zaten tüm sayılar sınırlıdır) evrenin var olduğunu gösteren farklı yeni delilleri de paylaşacağım.

Öncelikle belirtmeliyim ki, "Rabbin Katı" adı verilen ahiret evreninin/mekanının da birden fazla evreni içinde barındıran bir yapı olabileceğini de gördüm. Yani cennetler ve de cehennem kendi içlerinde de ayrı ayrı evrenler olabilir , ya da gruplar halinde birkaç evrenin içinde olabilirler. Ve eğer öyleyse, Rabbin Katı bu alt evrenleri bünyesinde barındıran mekan/kat olmakta.

-Gerçekten, senin Rabbinin kat
ında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (Hac Suresi, 47'den alınma)

Melekler ve Rûh, miktar
ı ellibin yıl olan bir günde yükselirler ona. (Mearic 4)

Ayetlerde bizim evrenimiz ve ayrıca ahiret evreni/evrenleri(Rabbin Katı) birçok ayrıntısıyla anlatılmakla beraber, diğer evrenler hakkında genel ifadeler kullanılmaktadır.

Bu arada hatırlatmak gerekir ki, Arapçada 7 (yedi) ifadesi aynı zamanda çokluğu belirtir. Yani ayetlerde 7 gök denildiğinde rakamsal olarak yedi evrenden bahsediliyor olabileceği gibi, çok sayıda/birçok/birden fazla sayıda gök/evren de kastediliyor olabilir.

Talak 12: Allah O'dur ki, yedi gö
ğü ve yerden de onların benzerini/mislini yaratmıştır. Emir/iş ve oluş onlar arasında sürekli iner ki, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve Allah'ın bilgi bakımından her şeyi kuşattığını bilesiniz.

Bu ayette de "yedi" kelimesini çokluk belirten ifade olarak ele alınca bize "birçok evrenin ve de mislince de yerin/gezegenin yaratıldığı" bilgisinin verildiğini görüyoruz zaten ("yedi göğü ve yerden de onların benzerini/mislini yaratmıştır"). Ve bu bağlamda yeryüzünün de gökteki gezegenlerden biri olduğu vurgusu da yapılmış oluyor tabiatiyle.

Ama böyleyse bile, yani rakamla yedi evrenden değil de birçok evrenden bahsediyorsa bile ayetler, burada anlatılan asla günümüzde bazı bilimadamlarının inanmaya çalıştığı gibi "sonsuz paralel evrenler" değildir. Sınırlı sayıdadır ve aynı şekilde mislince olan içlerindeki gök cisimleri de belli bir sayıdadır. Zaten gerçekte sonsuz sayıda hiçbirşey olamaz. Sonsuzluk yurdunda da yaşımız hiçbir zaman sonsuza ulaşmayacak ama yaşam sürecimiz (her yıl bir yaş artarak) sonsuza dek durmadan sürecektir. Yani süreç sonsuza dek devam edebilir ama başlangıcı olan veya zaman mekan içinde olan sayı hiçbirzaman sonsuza ulaşmaz.

(Bu ve ilgili ayetleri; dünyanın 7 kat katmanı ile yerküremizin etrafını saran atmosferin 7 katmanını anlattığı, veya atomların 7 katmanını, ya da galaksileri anlattığı şeklinde farklı farklı yorumlayanlar da vardır. Bana göre ise bu yorumlar ancak ayetin ikincil-üçüncül, yani yan anlamları olabilir).

Ayetlerde "gök" kelimesinin hem bir gezegeni veya gökcismini sarmalayan gökyüzü, hem de evren anlamında kullanıldığı ık. Ama özellikle/çoğunlukla evren kastedilmektedir bu ifade ile... Yani "gökler" denildiğinde "gezegenler ve göklerini" kapsayan bir anlam da olmakla birlikte, daha çok "evrenler" anlatılmaktadır Kuran'da...

Ayrıca "gökte" ifadesi ile bazen evrenimizin dışında olan şeyler de anlatılmaktadır. Çünkü "yön olarak" bizim için göğe denk gelmektedir kainatımızın dışındakiler de...

Muminun Suresi 17: Yemin olsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yaratt
ık! Ve biz yaratılıştan/yaratılmışlardan gafil de değiliz.

"Üstünüzde yedi yol yarattık" sözünü kimi yorumcular bedenimizdeki yollar (örneğin damarlar, sinirler, akupunktur enerji yolları vb.) olarak görürken, kimi ise vücudumuzdaki yedi çakrayı anlattığını iddia etmektedir. Ama tabii aslında yine yedi gökten veya "çok sayıda" evrenlerden/göklerden bahsetmekte ayet. Diğer görüşler ise yine ikincil-üçüncül anlamları olarak ele alınabilir...

Nebe 12. Üstünüzde yedi sağlam/aşınmaz kurduk. 13. Bir de parıl parıl parlayan kandil yerleştirdik.

***

AYETLER I
ŞIĞINDA "EVRENLERİN BİRBİRİNDEN AYRI OLDUĞU" VE "İÇİÇE OLDUĞU" 2 FARKLI MODEL AKLA GELMEKTE

1.


Ba
şlangıçta bu evrenlerin/göklerin birlikte ve bütünlük içinde yaratıldığını ve sonra ayrıldığını görüyoruz:

Nuh 15: "Görmediniz mi, Allah yedi gö
ğü ahenkli bir bütün olarak nasıl yarattı?İnkar edenler gökler ve yer birbirleriyle bitişik iken onları ayırdığımızı görmüyorlar mı? (Enbiya 30).

Kuran'da anlatılan Big Bang ile yoktan yaratılma ve göğün genişlemesi sadece bizim evrenimizi kapsamıyor. Aynı zamanda diğer evrenler de yoktan yaratılıyor ve onlar da genişliyor.

Bakara Suresi 117: O, gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir
şeyi yaratmak isteyince sadece "ol!" der, oluverir.  

Enam 101. Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Eşi olmadığı halde nasıl olur da çocuğu olur? Her şeyi O yaratmıştır ve O, her şeyi bilendir. 

Zariyat 47: ğü gücümüzle biz kurduk ve onu biz genişletmekteyiz. 

Rahman 7: ğü yükseltti ve ölçüyü/dengeyi koydu.

Rad 2: Görebileceğiniz bir direk olmadan gökleri yükselten, sonra tüm yönetime egemen olan, güneşi ve ayı buyruk altına alan ALLAH'tır. Hepsi belli bir süre için akıp gitmektedir. Tüm işleri kontrol eder ve ayetleri detaylı olarak açıklar ki Rabbinizle kavuşma konusunda kuşkunuz kalmasın.

Göklerin/evrenlerin yükseltilmesi ifadesi, onların genişletilmesi anlamına da gelmektedir.

Ayrıca bu uzaklaşma evrenler arasında da gerçekleşiyor olabilir. Eğer böyle ise Big Bang ile sadece galaksiler yıldızlar değil, evrenler de ortaya çıktı ve birbirlerinden uzaklaşıyorlar, ve de ileride Big Crunch ile de sadece bizim içinde bulunduğumuz evren değil, tüm evrenler (ahiret evreni/evrenleri hariç) aynı tekilliğin içine kapanacaklar/çökecekler demektir. Ama elbette ki evrenlerin herbiri aynı anda ama ayrı ayrı içe kapanma tekilliğini yaşayıp ondan sonra da birbirleriyle bütünleşerek tek bir noktada yok oluş aşmasına geçecek de olabilir.

Elbette ki tüm bu evrenler, Ahiret Evreni/Evrenleri de dahil olmak üzere maddidir. Bütün yaratılmışlar böyledir ve "madde ötesi alem, ruhlar alemi" gibi safsatalar ise ruhçu öğretinin zihinlere yerleştirdiği, tamamen İslam dışı kabullerdir.

Ve yoktan varedilen bu alemlerin hepsi de gerçektir:


ANKEBUT 44. Allah gökleri de yeri de hak/gerçek olarak yaratmıştır. Kuşkusuz, bunda, iman sahipleri için mutlak bir mucize vardır.

http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/madde-de-gercektir.html

2.
Yedi kat gök ile ilgili ileri sürülebilecek bir di
ğer görüş de evrenlerin içiçe geçmiş tek bir bütün yapı oluşturduğu düşüncesi olacaktır. Yani bizim evrenimiz en içteki ilk kat, ikinci evren ise onu çevreleyen daha büyük boyuttaki ikinci kat, diğerleri de yine aynı şekilde hep bir önceki evreni (ve de daha öncekileri) içine alan bir yapı... Ama eğer böyle tüm evrenler içiçe aslında toplamda tek bir mega, hiper evreni oluşturuyorsa yine bu yapının çifti olarak, ondan ayrı bir başka yapının da olduğunu düşünebiliriz. Bu modelde de yine evrenler genişlemekte ve sonları bir kara delik tekilliğinde olmaktadır elbette.

EVRENLER BAŞLANGIÇTA SIVI FORMDAYDI

Yoktan varedilen evrenlerin öncelikle su veya su gibi sıvı bir aşamada var oldukları daha sonra ise diğer formlara ulaştıkları anlaşılıyor:

Hud 7: O, odur ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. O'nun arşı da su üzerinde idi. Böyle yapması, iş ve davranış yönünden hanginizin daha güzel olduğunu belirlemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuşkusuz, sizler ölümden sonra diriltileceksiniz!" dediğinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle şöyle derler: "Bu apaçık bir büyüden başka şey değildir."
O küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve yer biti
şik idi, biz onları ayırdık. Her canlı şeyi sudan oluşturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi? (Enbiya 30).

Zaten son bilimsel bulgular da evrenimizin ilk halinin sıvı formda olduğunu göstermekte.

Fussilet Suresi

11 Sonra buhar/duman halindeki gö
ğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi: "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" Onlar şöyle dediler: "İsteyerek geldik!"

12 Böylece onlar
ı, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla donattık. İşler bunlar Azîz ve Alîm olanın takdiridir.

Her evrenin farklı işlevi ve özellikleri var. Ayrıca evrenlerin yaratılması/düzenlenmesi sonucunda dünyaya en yakın göğün, yani bizim evrenimizin yıldızlarla donatıldığını görüyoruz burada. Bu bilgi başka ayetlerde de verilmektedir:

Saffat 6. Biz o yak
ın göğü bir süsle, yıldızlarla süsleyip donattık.

Mülk 5: Yemin olsun ki, biz en yak
ın göğü kandillerle süsledik ve onları şeytanlara ateş taneleri yaptık. O şeytanlar için çılgın ateş azabını da hazırladık.

Ve, içinde yaşadığımıza evrene özgü bir durum gibi gözüküyor, yıldızlar içermesi... Diğer evrenlerde (en azından bazılarında) ise bambaşka bir yapı sözkonusu olmalı. Zaten Ahiret Evreni'nde, özellikle cennette ışık ve ısı için Güneş'in, yani yıldızların kullanılmadığını şu ayet doğrultusunda düşünebiliriz:

İnsan Suresi 13. Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk...

(Tabii burada sadece kavurucu sıcak görülmeyeceği de kastediliyor olabilir. Buna karşılık yıldızların üzerindeki ateş ortamının cehennemi andırdığına vurgu vardır bazı ayetlerde).

Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreninde fizik yasaları da bizim evrenimizden biraz farklı, ayetlerde anlatıldığı üzere...(bu konuya yukarıda linklerini verdiğim yazılarımda değinmiştim).

***

YARATILI
ŞIN ÇİFTLER HALİNDE OLMASI DA EVRENİN TEK OLMADIĞINA İŞARET EDER

Bilindiği üzere Kuran'da herşeyin çiftler halinde yani birden fazla sayıda yaratıldığı anlatılmakta:

Yasin 36:
Şanı yücedir o Allah'ın ki toprağın bitirdiklerinden, onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.

Zariyat 49: Ö
ğüt almanız için de herşeyi çiftler halinde yarattık.

Bu bağlamda; evren de yaratılmış bir kul olduğuna göre, tek ve eşsiz olmamalı zaten. Tüm yaratılmış varlıklar eşlidir. Kıyamet sonrası geriye sadece "Rabbin Katı”, yani Ahiret Evrenleri kalacak ama yine birden fazla evren içindekilerle yaşıyor olacaktır (ayetlerde "ahiret göklerinin" ve de "yerkürelerinin" sonsuza dek varolacağı vurgulanmakta).

Kısacası; birden fazla evren yaratıldığının dolaylı da olsa bir başka anlatımını da bu ayetler sunmaktadır.

Eşi ve benzeri olmayan bir tek yüce Allah'dır. Yarattığı kulların ise eşleri(aynı veya zıt), yani kendilerinin birden fazla sayıda olmaları sözkonusudur.

***

EVRENLER "BÜYÜK ÇATIRTI/B
İG CRUNCH" İLE SONLANACAK

Evrenimizin ve diğer evrenlerin (Ahiret Evreni/Evrenleri hariç, çünkü o daima var olacaktır) sonlanışı aynı anda yani birlikte gerçekleşecektir. Daha önce de söylediğimiz üzere, Kutsal Kitabımızda belirtildiğine göre içe çökerek, "Big Crunch" ile meydana gelecektir bu durum:

Enbiya 104. O gün Evren’i kitab
ın sayfalarını katlar gibi düreriz.Ve onu yaratılışa ilk başladığımız duruma iade ederiz. Bu, üzerimizdeki bir vaattir. Elbette, gerçekleştireceğiz.

Zümer

67. Allah'
ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü, yeryüzü tamamen O'nun avucudur/avucundadır; gökler de O'nun sağ elinde/kudretinde dürülmüş haldedir. Şanı yücedir O'nun; arınmıştır onların ortak koştuklarından.

Kasas Suresi 88: Allah'
ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok O'ndan başka. O'nun yüzü dışında herşey helâk olacaktır. Hüküm yalnız O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

Enbiya 104. ayette bizim evrenimizin çöküşü/preslenmesi anlatılırken, Zümer 67. ayette ise başka göklerin/evrenlerin de aynı akıbeti yaşayacağı belirtilmekte.

Buna karşılık Kasas Suresi 88. ayette ise bizim evrenimizdeki her şeyin (evrenin kendisiyle birlikte) mutlaka yok olacağı vurgulanmakta.

Hac 65: Görmedin mi, Allah yeryüzündekileri ve denizde O'nun emriyle akıp giden gemileri sizin hizmetinize verdi. O'nun izni olmaksızın yerkürenin üstüne düşmemesi için göğü O tutuyor. Allah, insanlara karşı elbette Raûf, Rahîm'dir,

Fat
ır 41. Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye tutuyor. Yemin olsun, eğer çöküp giderlerse, O'ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Halîm'dir O, Gafûr'dur.

Hac 65. ayette evrenimizin, Fatır 41. ayette ise tüm evrenlerin Big Crunch'a, yani içe çökerek yok olmaya karşı Allah tarafından korunduğu belirtilmekle birlikte, dilediğinde bu içe kapanmayı gerçekleştirebileceği de hatırlatılmakta.

***

Zümer 68. Sura üflenmiştir; Allah'ın dilediği kimseler dışında göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yere yıkılmıştır. Sonra sura bir daha üflenmiştir. İşte hepsi ayağa kalkmış bakıyorlar.

Bu 68. ayette bahsedilen "istisna kimseler", yani o anda ölmeyecek veya bu dehşeti deneyimlemeyecek kişiler listesine, cennette şimdiden yaşamakta olan kullar da dahildir.

Onların içinde bulunduğu evren sonsuza dek var olacaktır, belirttiğimiz üzere. 

Neml 87: Sûra üfürülece
ği gün, Allah'ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş bir halde O'nun huzuruna gelir.

***

"ARZU DEL
İLİ" DE AHİRET EVRENİNİN ÇOKTAN YARATILMIŞ OLDUĞUNA İŞARET EDER

Ayrıca, Allah'ın varlığını ve sonsuz yaşamın gerçekliğini gösteren meşhur "Arzu Delili" de Ahiret Evreninin ve de yaşantısının şimdiden var olduğuna kanıt oluşturur diye düşünüyorum. Çünkü insanlar yaşamlarının hemen/kesintisiz devam etmesini ister. Genlerinde, programlarında bu arzu kodlanmış gibidir. Kimse tekrar dirilmek için binlerce veya milyonlarca yıl beklemek istemez. Bu bağlamda ölümünden hemen sonra cennet yaşamına kavuşan bir kısım da olsa kulların olduğunu kabul etmek daha rasyoneldir arzu deliline göre.

Arzu Delili'nin ne olduğu ve de ayrıntıları için Caner Taslaman'ın ilgili kitabı şuradan ücretsiz okunabilir:

http://www.canertaslaman.com/2012/08/arzu-delili-arzulardan-allaha-ulasmak/

Dediğim gibi Arzu Delili ahiretin yaşamının şu anda da var olduğunu gösteriyor bence. Bunu da şöyle maddelendirelim:

1- İnsanların doğal ve sağlıklı arzularının genelde karşılığı olduğunu görüyoruz (örneğin su içme arzusunun karşılığı olarak suyun bulunması/var olması vb...).

2- Hemen hiç kimse binlerce veya milyonlarca yıl yok olmuş vaziyette kalmak/beklemek istemez, ara verilse bile yaşantısına en kısa zamanda devam etmek ister, özellikle cennet hayatına hemen kavuşmak ister.

3- Bu bağlamda en azından hakeden bazı kullar hiç bekletilmeden cennette şimdiden yaratılarak sonsuz yaşamlarına başlamışlardır . (ve dolayısıyla bunun gerçekleştiği bir mekan/mekanlar mevcuttur).

Bunun yanı sıra, arzu deliline göre insanların arzu ettiği nimetler çoğunlukla evvelden yaratılmış yani hazır durumdadır. Bu açıdan da arzu deliline göre yine cennetin gelecekte değil de şimdiden var olduğunu düşünmek daha mantıklı olandır.

Ayrıca bu bakış ısı/sorgulama, dünyadaki nimetlerin benzerlerinin cennette de olduğunun bir başka ispatını da sunmakta.

* * *

Enbiya 19: göklerde ve yerde kim varsa O'na aittir. Ve O'nun kat
ındakiler, O'na ibadet etmekten ne çekinirler ne de yorulurlar.

Rahman 29. göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir i
ş ve oluştadır.

Nahl 49: göklerdeki ve yerdeki canl
ı şeyler de melekler de yalnız Allah'a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar. İsra 55: Rabbin, göklerdeki ve yerdeki kimseleri de daha iyi bilir. Yemin olsun biz, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kılmışızdır. Davûd'a da Zebur'u verdik.

Bu ve benzeri diğer ayetlerde tekrar ve tekrar gördüğümüz üzere, diğer evrenlerde de canlı kimseler var. (Tabii bu ayetler bizim evrenimizin dünyamız dışında başka alanlarında da canlı varlıkların olduğunu anlatıyor olabilir ayrıca).

Bunların bir kısmını melekler oluşturmakla birlikte, bir kısmını ise şehitler ve peygamberler gibi cennette şimdiden yaratılarak yaşamaya başlayan özel insanlar/kullar oluşturmakta (bunların dışında başka kimseler de sözkonusu gözüküyor).

İsra 44. Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O'nu tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini fark edemezsiniz. O Halîm'dir, Gafûr'dur.

***

Şura 5. gökler, üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyor. Melekler de Rablerinin hamdiyle tespih ediyorlar ve yeryüzündekiler için af diliyorlar. Gözünüzü açıp kendinize gelin! Allah'tır ancak hep affeden, hep merhamet eden.

Meryem 90: Bu söz yüzünden neredeyse gökler çatlayacak, yer parçalanacak, da
ğlar yıkılıp çökecek.

Rahman 33. Ey cin ve insan topluluklar
ı! göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında birşeyle geçip gidemezsiniz!

Gerek göklerin üstlerinden çatlayacak gibi titreşmelerinden bahseden ayetlerdeki ifadeler, gerekse Rahman Suresi 33. ayette evrenlerin ve dünyanın çaplarından/köşelerinden bahsedilmesi , gerekse de Talak Suresi 12. ayette “Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de onların benzerini/mislini yaratmıştır" denmesi, evrenlerle gezegenlerin küremsi, yani şekilsel olarak benzer yapıya sahip olduklarını da vurgulamakta. Ayrıca bu bucakları yani gezegenlerin ve evrenlerin sınırlarını geçebilmek için özel bir güce veya teknolojiye, ilme veya imkana sahip olmak gerektiği de anlatılmakta. Başka bir deyişle gezegenler ve hatta evrenler arası yolculuğun aslında mümkün olduğu, ama bunun insanlar ve cinler açısından hiç de kolay olmadığı bilgisi veriliyor.

İnşikak 19: Ki, siz, mutlaka tabakadan tabakaya bineceksiniz/geçeceksiniz!

Tabakadan tabakaya geçmek ifadesi de hem gezegenler arası, hem de evrenler arası yolculuğu (Ahiret Evreninde yaşamaya başlamak da diğer evrene geçiştir) anlatmakta.

***

Mumin 57: Göklerin ve yerin yaratılışı, insanın yaratılışından daha büyük bir şeydir. Ne var ki halkın çoğu bilmez.

(Evrenlerin ve gezegenlerin yaratılışı insanların yaratılışından daha görkemli bir şeydir).

Taha 4: Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.


(Ve Evrenlerin yaratılışı da dünyanın/gezegenlerin yaratılışından daha görkemlidir).

Hadid 21. Rabbinizden bir affa ve Allah ile resulüne inananlar için haz
ırlanmış bulunan, eni de yerle göğün eni kadar olan bir cennete doğru yarışarak koşun. Bu, Allah'ın dilediğine vereceği bir lütuftur. Allah, o büyük lütfun sahibidir. Ali İmran 133. Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni göklerle yer kadar olan cennete doğru yarışır gibi koşuşun. O, takva sahipleri için hazırlanmıştır.

Hadid Suresi 21. ayetten Cennetin en az evrenimiz kadar büyük/geniş olduğunu anlıyoruz. Başka bir deyişle sonsuzluk yurdunun kendisinin bir evren olduğunu...Zaten içinde muhtemelen trilyonlarca ve belki de daha fazlada sayıda kulu barındıracak(ve bir kısmını şimdiden barındırmakta) olan ve aynı zamanda onların (içindeki insanların ve diğer canlıların) sonsuza dek sıkılmadan çeşitli nimetler ve mutluluklar içinde yaşamasına vesile olacak mekan bir evren büyüklüğünde/genişliğinde olmak durumunda.

Buna karşılık Ali İmran 133. ayette ise "eni göklerle yer kadar olan" ifadesi kullanılmakta. Bilindiği üzere Kuran'da birden fazla cennetin olduğu anlatılır ve hatta onların bazı farklı özelliklerine de kısaca değinilir. Ama aynı zamanda bu cennetlerin toplamına da yine cennet denilir. İşte bu ayette de tek bütün halinde tüm cennetlerden/toplamlarından bahsedildiğini düşünüyorum.

Muzzemmil 12: Bizim yan
ımızda bukağılar var, cehennem var!

Kalem 34: Takva sahipleri için, Rableri kat
ında nimetlerle dolu cennetler vardır.

Cehennem ve cennetin çoktan yaratılmış vaziyette olduğunu bu ve bunun gibi ifadeler içeren ayetlerden tekrar tekrar anlıyoruz.

Ahiret evrenlerinde haz ve ızdırap, iyiler ve kötüler tamamen birbirinden ayrılmış durumdadır. Buna karşılık bizim evrenimizde ise haz ve ızdırap içiçedir.Zaten imtihan dünyası hedefleri gereği cennet ile cehennemin karışımı bir yapıya sahiptir ve de sonludur kainatımız. Fakat ahiret alemi ölümsüzdür ve cennet ile cehennem birbirine uzaktır... Gerek dünyamızda gerekse ahiret yurdunda canlıların formları sabit olmakla birlikte, cennette yaşlanma ve ölüm de olmadığına göre orada canlı formları bu açıdan da, hem de sonsuza dek sabittirler.

Ve yine Ahiret Evreninde zamanın bizim evrenimizden farklı aktığını ayetlerden öğreniyoruz:

-Gerçekten, senin Rabbinin kat
ında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (Hac Suresi, 47'den alınma).

***

Mülk Suresi 5 Yemin olsun ki, biz en yak
ın göğü kandillerle süsledik ve onları şeytanlara ateş taneleri yaptık. O şeytanlar için çılgın ateş azabını da hazırladık. Bizim evrenimizin yıldızlarla donatıldığını ve bu yıldızların üzerinde cehennemi andıran bir ateş ortamı olduğunu ayetlerin anlattığını belirtmiştik:

http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2012/01/mucizelerin-devam.html

Burada şuna dikkat edilmelidir; yıldızların üzerindeki bu ateş ve ışınların, içinde bulunduğumuz imtihan dünyasında bile şeytanlara azap edici ve engelleyici olduğu açıklanmaktadır. Yani bazı kimselerin iddia ettiği gibi yıldızlar taşa falan benzetilmiyor veya meteorlardan bahsedilmiyor, yıldızların üzerlerindeki ateşten, sıcaklıktan ve ışıktan bahsedilmektedir. Ayrıca yıldızların üzerindeki bu ateş ortamının Cehennemi andırdığına da vurgu var . Zaten konuyla bağlantılı diğer ayetlerde olayıklığa kavuşmakta:

C
İN SURESİ

8. "Biz gö
ğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/alevlerle doldurulmuş bulduk."

9. "Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama
şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."

Saffat Suresi

6. Biz o yak
ın göğü bir süsle, yıldızlarla süsleyip donattık.

7. Ve her türlü inatç
ı-âsi şeytandan koruduk.

8. Onlar ne kadar ç
ırpınsalar da o yüce konseyi dinleyemezler. Ve her taraftan atışa tutulurlar;

9. Kovulurlar. Ve onlar için, yakalar
ını bırakmayan bir azap vardır.

10.Bir söz kapan olursa, onu, delici bir
ışın izler.

Görüldüğü üzere atıştan kastedilen ışık/alevdir.

***

Tekvir Suresi

11 Gö
ğün örtüsü soyulup indirildiğinde,

12 Cehennem k
ızıştırıldığında,

13 Cennet yakla
ştırıldığında,

Kıyamet döneminde Evrenimizle Ahiret Evreni arasında geçiş kapıları ılmıştır ve bu sayede cennet ve cehennem görünür hale gelmiş, çünkü yaklaştırılmıştır. Bu aşamada bizim evrenimiz yok olma, Big Crunch aşamasını yaşamaktadır.

***

EVRENLER/GÖKLER ARASI GEÇ
İŞİ SAĞLAYAN "GÖK KAPILARI"

Nebe 19: Gök açılmış, kapı kapı oluvermiştir.

Hesap günü , uzun zamandır cennette yaşamakta olan istisna kulların dışında kalan diğer kimselerin cennetle veya cehennemle tanışma vaktidir. Ve yine, bu anlatımlarda da cennet ve cehennemin kıyamet günü yaratılmadıklarını, çünkü zaten var olduklarını (daha evvelden yaratıldıklarını) tekrar ve tekrar görüyoruz, anlıyoruz.Evrenler arası geçişi sağlayan "gök kapılarının" yine burada işbaşında olduğunu da görüyoruz.


Araf 40: Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar kar
şısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları ılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz.

Cennete girebilmek için o evrenin kapılarının (gök kapıları) açılmasının gerekli olması...

Hicr Suresi

14 Üzerlerine gökten bir kapı açsak da oradan yükseliyor olsalardı.

15 Kesinlikle
şöyle diyeceklerdi: "Bizim gözlerimiz döndürüldü, bakışlarımız sarhoş edildi. Belki de biz büyüye çarptırılmış bir toplumuz."

Muhtemelen burada, inkarcıların, günümüzde Cennet ve Cehennemin var olduğu diğer evren veya evrenlere geçişleri gök kapılarından sağlansa ve bu kişiler gözleriyle tanık olsalar bile ahirete inanmayacakları söylenmekte.

İbrahim 48: O gün yerküre başka bir yerküreye dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Vâhid ve Kahhâr olan Allah'ın huzurunda dikilir.

Kıyamet döneminde dünya ve bir çok evren yok edilmeye başlanmıştır. Önce ayetlerde anlatılan felaket sahneleri gerçekleşir ve bu tablo yerküre ve evrenlerde çöküş döneminin sancılarıdır. Dolayısıyla da hızlı bir değişimdir yaşananlar. Ama kullar mahkemeleri sonrası , ölümsüz olan (Big Crunch'ı yaşamayacak olan) ahiret evrenlerinde ve onların içindeki başka bir yeryüzünde yaşamaya devam edeceklerdir. Yani artık başka bir yeryüzünde ve de başka bir evrendeler (veya evrenlerdeler...). Aktarım gerçekleşmiştir. Ama elbette ki, cennete girmek için kıyameti beklemeyen istisna kullar, iyilikte önde gidenler ise zaten çoktandır bu ölümsüzlük yurdunda yaşamaktaydılar.

Hud

107. Gökler ve yer durdu
ğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır

108. Mutlulu
ğu hak edenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece cennette kalıcıdırlar. Rabbin dilerse başka. Kesintisiz bir ödüldür bu.

Yine buradaki gökler "ahiret evrenleri", yer ise cennet ve cehennem halklarının üzerinde yaşadığı yeni yerkürelerdir. Yani burada dünyamızın kıyamette yeniden yaratılmış, evrimleşmiş halinden falan bahsedilmiyor, zaten şimdiden var olan ahiret evrenleri ve içlerindeki gezegenlerden bahsediliyor.

Bunun başka bir delilini şu ayette de görüyoruz:

Zumer 74. Onlar da şöyle derler: "Hamd olsun o Allah'a ki bize vaadini yerine getirdi, bizi yeryüzüne mirasçılar yaptı. İşte cennetten istediğimiz yerde konaklıyoruz. İş yapıp değer üretenlerin ödülü ne de güzelmiş!"

Cennettekiler Allah'a hamdederken "bizi yeryüzüne/yere" mirasçılar yaptı demekte, çünkü cennetteki yeni bir yerküredeler (veya cennetteki diledikleri gezegende konaklıyabiliyorlar).

Zariyat 22.Sizin, rızkınız da göktedir, tehdit edildiğiniz şey de. (cennetin de cehennemin de hazır vaziyette ve dünyanın dışında/gökte olduğu anlatılmakta yine).

Şehitler ve peygamberler gibi yarışta önde gidenlerin cennet yaşamına çoktan kavuştuklarını gösteren ayetlerin birkaçını burada da paylaşalım:

-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.

-Allah'
ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: "Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır." müjdesinde bulunurlar. (Ali imran suresi 169-170)

Meryem

56. Kitap'ta
İdris'i de an. Çünkü o, özü-sözü tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi.

57. Onu yüce bir mekâna yükselttik.

Ali
İmran Suresi 55 Allah şunu da demişti: "Ey İsa, senin canını alacağım, seni kendime yükselteceğim; seni, inkar edenlerden uzaklaştırıp arındıracağım.Ve sana uyanları, inkar edenlerin, kıyamete kadar üstünde tutacağım.Sonra bana olacak dönüşünüz; tartışıp durduğunuz şeyler hakkında aranızda ben hüküm vereceğim."

KIYAMET GÜNÜ CENNETTE ÇOKTANDIR YAŞAMAKTA OLANLAR DA MAHŞER MEYDANINA ÇAĞRILMAKTA

Şu an cennette yaşayan peygamberler kıyamet günü tanıklar olarak mahkeme alanına çağrılacaklar:

Mürselat 11: peygamberler bekleme yerlerine vardırıldığı vakit. Nahl 89: Her topluluk içinden, kendilerine karşı bir tanık gönderdiğimiz, şunlara karşı da seni tanık olarak getirdiğimiz gün... Biz sana bu kitabı, her şeyi açıklayan, bir yol gösterici, bir rahmet ve müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

Zümer Suresi
68. Sûra üflenmiştir; Allah'ın dilediği kimseler dışında göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yere yıkılmıştır. Sonra sûra bir daha üflenmiştir. İşte hepsi ayağa kalkmış bakıyorlar.

69
. Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.

68. ayette yine istisna insanların, yok ediliş sürecinden etkilenmeyeceği belirtildikten sonra, 69. ayette de bu cennette korunmakta olan kullardan elçilerin tanıklar olarak çağrılacağı da yine açık bir şekilde anlatılmaktadır.

İnşıkak Suresi

7. O zaman kitabı sağdan verilen,

8. Kolay bir hesapla hesaba çekilecek,

9. Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.


Mahkemesi biten iyi kulun zaten cennette olan ailesine, yakınlarına geri dönmesinden bahsediyor gibi ayet. Buradaki kolay hesaba çekilen kişi cennette yaşıyorken, temsili (yani sonucu belli) kısa ve kolay bir mahkeme için kıyamet günü çağrılmış da olabilir. Tıpkı peygamberlerin tanıklar olarak, cennetten kısa bir süreliğine de olsa çıkıp kıyamet meydanına gelmeleri gibi... (bu aile/yakınlar cennette sonradan tanışılan kişileri de içerebilir, hatta sırf onlardan oluşuyor da olabilir).

Ayrıca şu ayetlerin son peygamberin daha dünyada yaşarken Ahiret Evrenlerini ziyaretini anlatıyor olma ihtimali vardır:

Necm Suresi

13 Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü.

14 Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında.

15 O a
ğacın yanındadır sığınılacak bahçe.

16 O vakit ku
şatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran,

17 Göz ne kay
ıp şaştı ne azıp haddi aştı.

18 Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir k
ısmını gördü.

Bu tespite itiraz edenler 13. ayetteki "onu başka inişte de görmüştü" ifadesinin vahiy meleğiyle ilk karşılaşmayı anlattığını gösterdiğini iddia etmekteler ama gerçekte ise buradaki ifadeden böyle ilk karşılaşma anlamı çıkmaz (sadece "böyle de olabilir" şeklinde bir zihin jimnastiği yapılabilir).

Bu arada ilginçtir ki mezhepçilerin bir kısmı cennet ve cehennemin şimdi var olmadığını, kıyametten sonra yaratılacağını şünmelerine karşın, Muhammed Peygamberin Ahiret Evrenlerini, yani cennet ve cehennemi ziyaret ettiğini de kabul ederler (Miraç inancı). Kuran'a göre ise sonsuzluk yurdu zaten çoktan yaratılmıştır görüldüğü üzere. Yani insanlar rivayetleri ve diğer kaynakları bir kenara bırakıp sadece Kuran'ı dinin gerçek kaynağı olarak görselerdi çoktan çelişkili kabuller ortadan kalkmış olurdu..

ARAF HALKI DA CENNETTE YAŞAMAKTA OLANLARDANDIR

Kutsal Kitabımızda bahsedilen "Araf halkının" da, cennette şimdiden yaşamakta olan ve daha sonra bu sonsuzluk yurduna yeni girecek olan, yani kendilerine katılacak kimseleri karşılamak için sınıra gelen kişiler olduğunu düşünüyorum:

Araf Suresi

46. İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de hepsini (hem cennetlikleri hem de cehennemlikleri, yüzlerindeki) işaretleriyle tanıyan erkekler vardır. (Bunlar), henüz cennete girmemiş olan, fakat girmeyi bekleyen, cennet halkına: "selam size!" diye seslendiler.

47. Gözleri ate
ş halkı tarafına çevrildiği zaman da; "Rabbimiz, bizi şu -zalim toplulukla beraber bulundurma!" dediler.

48. A'raf halk
ı, yüzlerindeki işaretleriyle tanıdıkları birtakım adamlara da ünleyerek dediler ki: "Ne topluluğunuz, ne de büyüklük taslamanız, size hiçbir yarar sağlamadı."

49. Allah onlar
ı hiçbir rahmete erdirmeyecek, diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennetliklere dönerek): "Girin cennete, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz!" dediler.

(Hatırlarsanız Ali imran 170. ayette cennette yaşamakta olanlar, sonradan kendilerine katılacak olanlar için benzer bir şekilde konuşuyor "Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır." diyorlardı).

Vakıa Suresinde ahirette 3 sınıf olacağımız söylenmekte:

Vakıa Suresi

7 Ve sizler, üç çift/s
ınıf oluvermişsinizdir.

8
İşte uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı?

9
İşte şomluk ve bunalım yâranı. Nedir şomluk ve bunalım yâranı?

10 Ve olu
şta önde gidenler, yarışta önde gidenler...

8. ayette kıyamet sonrası nimet yurduna girecek, 9. ayette cehenneme girecek kullardan bahsedilirken, 10. ayette ise zaten cennette yaşamakta olan öncü sınıftan bahsediliyor. Böylece 7. ayette bahsedilen 3 sınıf tamamlanmış olmaktadır.

Konuyla ilgili diğer ayetleri/delilleri yukarıda linklerini verdiğim yazılarımda vermiştim. Ayrıca şu çalışmamda da belirttiğim üzere hiç dünyada yaşamadan doğrudan cennette yaratılan kullar bile olabilir:

http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2013/11/kotuluk-problemine-cevap.html

Şura Suresi 29. ayet:

-Gökleri ve yeri yaratıp onlarda çeşitli yaratıklar yayması O'nun ayetlerindendir. O, dilediği zaman onları toplayabilir.

Dikkat edilirse göklerde de , dünyamızda da yaratıkların yayıldığından bahsediliyor. Yani diğer evrenlerde de şu an yaşamın olduğu yine açıkça gözükmekte. Ve yine her evrenin içinde yerküreler/gezegenler olduğu da vurgulanmakta dolayısıyla.

Meryem 93: Göklerde ve yerde bulunan herkes, Rahman'a kul olarak gelecektir.

***


Maide 17:
Yemin olsun ki, "Allah Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler küfre batmışlardır. De ki: "Allah; Meryem'in oğlu Mesih'i, annesini ve yeryüzündeki insanların hepsini helâk etmek istese Allah'a karşı kimin elinde bir güç vardır!" Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülk ve yönetimi Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Allah her şeye Kadîr'dir.

İyilikte ve sevapkarlıkta çok ileri seviyede olan kulların şu anda nimetler yurdunda yaşamakta olduklarını delilleriyle defalarca gördük. Dolayısıyla İsa Peygamber de tıpkı diğer elçiler gibi canlı durumda. İşte Maide Suresi 17. ayette de bu duruma farklı bir şekilde tekrar vurgu da var. Burada deniliyor ki: göklerde yani ahiret evreninde yaşamakta olan İsa Peygamberi, annesini ve de bunun dışında şu anda yeryüzünde var olan sizleri yaşatmaya devam eden Allah'dır, dilerse buna son verebilir ve bu yüzden yaratılmış hiçbir kulu ortak koşmayın, ilahlaştırmayın... Elbette İsa ve annesi Meryem şu an yaşamakta olduğu için bu ifade kullanılmıştır.

Rad Suresi 15: Göklerde ve yerde kim varsa gölgeleriyle birlikte ister istemez ve sabah-akşam Allah'a secde eder.Nahl 49: Göklerdeki ve yerdeki canlı şeyler de melekler de yalnız Allah'a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar.

Diğer evrenlerdeki (ve de dünyamızdaki) canlılar ve melekler ayrı ayrı anıldığına göre oralarda da meleklerin dışında başka canlı varlıkların olduğu bilgisinin bir başka sağlamasına, kanıtına daha sahip olmaya devam ediyoruz.

Göklerin ve yerin melekutu (içyüzü/hükümdarlığı) ile ilgili tespitimi paylaşdığım yazımı da tekrar vereyim yeri gelmişken:

http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2014/10/goklerin-ve-yerin-melekutu-ve-diger-iki.html

Son olarak; "alem" kelimesi "dünya, kainat, evren" anlamlarına da gelmekte. Ve Kuran'da "alem, alemler" ifadeleri birçok ayette geçiyor. Örneğin:

Mümin Suresi
64 Allah odur ki, yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah'tır sizin Rabbiniz! Âlemlerin (Evrenlerin) Rabbi olan Allah ne kadar yücedir!

65 Hayy O'dur! Tanr
ı yoktur O'ndan başka. Dini kendisine özgüleyerek dua edin O'na. Hamt olsun âlemlerin (Evrenlerin) Rabbi'ne!

66 De ki: "Ben, Rabbimden bana aç
ık-seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin (Evrenlerin) Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum."

İşte ayetlerdeki bu "alemler" ifadesini "evrenler" şeklinde tercüme edenler de vardır.

Evet "alem" kelimesi bildiğimiz evreni/kainatı da kapsayan geniş bir anlama sahiptir gerçekten.


Selam ve sevgiler.