Mezhep-hadis takipçilerinde yaşlanmayla mücadele edilemeyeceği inancı hakim olmuştur. Bu inancın çıkış noktası uydurma rivayetlerdir elbette.
Ayrıca yine hadis-mezhep ve tasavvuf öğretilerinde uzun ve sağlıklı ömür için çabalamak, yeryüzündeki sıkıntıları en aza indirgemek için mücadele etmek dünya düşkünlüğü gibi gösterilmeye çalışılmış çoğunlukla ve karşı çıkılmıştır.
Ama Kuran, yani İslam öğretisinde durum çok farklıdır. Zaten mezhep ve tasavvuf öğretileri İslam dini ile zıt olduğunu yine burada da çek net bir şekilde gösteriyor. Ve bilindiği üzere hadis adı verilen dedikoduların veya mezhepsel, tasavvufi kabullerin hiçbir geçerliliği yoktur Allah'ın dininde. Rabbimizin söylediği üzere sadece Kuran dinin kaynağıdır.
Bilinmeli ki İslam'a göre yeryüzü tekamül veya acı çekme yeri değil, imtihan yeridir ve bu imtihanı başarıyla geçme şartı da kendiniz ve tüm insanlık için güzellikler üretmek, yeryüzünü cennetimsi bir hale getirmeye çalışmaktır(şirkten uzak gerçek iman da bunun baş köşesindedir). Yine bu bağlamda hastalık, sakatlık ve yaşlanmayla mücadele de Kuran'ın hedeflediği amaçlar arasındadır.
Kuran'da yaşlanma ve hastalıklar çaresizdir diyen, bunları önlemek için mücadele edilmemelidir diyen bir ayet yoktur. Tam tersini söylemekte ve istemektedir Rabbimiz.
Ayetler asırlarca dinç kalan insanlardan bahsetmektedir.
Ankebut Suresi:
14: Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna göndedik de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. çünkü zalimlerdi onlar.
Görüldüğü üzere Nuh peygamber dünyada "en az" 950 yıl yaşamış. Ayrıca Kuran'da anlatılan öyküsünde toplumunda bunu garipseyen kimseyi görmediğimize göre o medeniyette böyle asırlarca yaşamak sıradan bir olay olabilir. Yani ya genetik olarak yaşlanmaya karşı dirençliydiler ya da şifalı bitki ve gıdalarla, egzersizlerle gençlik formülünü biliyorlardı.Bir diğer şık da, çok ileri bir bilim-teknoloji seviyesine sahip olmaları ve bundan yararlanarak kolay kolay yaşlanmamaları (Bu ihtimallerin birden fazlası da birlikte etkili olmuş olabilir).
Kaldı ki sadece peygambere özel bir durum bile olsa bu, yine bu dünyada da bir insanın çok uzun yıllar dinç olarak yaşayabileceğini göstermektedir. (Diğer bazı peygamberlerin ve başka kişilerin de çok uzun bir ömür yaşadığını iddia eden kaynaklar var).
Bunun dışında mağara ehlinin yaşlanmadan uzun süre yaşamasından da bahseder ayetler(fakat oradaki mucize fizik yasalarının dışında da gerçekleştirilmiş olabilir).
Günümüzde de özellikle genetik bilimi uzmanları insan ömrünün uzatılabileceği, asırlarca ve hatta binlerce yıl ihtiyarlıktan ve hastalıklardan uzak bir dünya serüveninin deneyimlenebileceğini belirtmekteler.Hatta kimi bilimadamları "Kutsal kitaplarda yazan uzun ömürlü insanlar yeniden gerçek olmak üzere" şeklinde cümlelerle bu gelişmeyi haber verdiğine göre, bu durumun dinin verdiği bilgilerle uyum içinde olduğu bu açıdan da görülebilir.
Bir Müslümanın gayesi tabii ki Allah'ın rızasını kazanmasını sağlayacak güzel bir hayat yaşamaktır. Yani bu dünyada yaşamın uzunluğu değil, cenneti hakedecek amellerin gerçekleştirilmesi, imtihanı başarmak esas amaçdır. Ama yaşlanmayla mücadele de bu duruma aykırı değil, destekleyici bir durumdur. Bir insan hiç yaşlanmasa bile bu dünyada yine de ölümlü olacak. Sadece yaşadığı süre içinde dinç ve sağlıklı kalmayı başaracaktır. Yaşam kalitesi artacaktır. Bu durum da o bireyin hem daha mutlu olmasını, hem de daha sağlıklı düşünmesini, daha olgun davranışlar sergilemesini sağlayabilir. Hatta sağlıklı ve dinç bir insan başkalarına yönelik güzellikler üretmek için, sağlıksız ve çökmüş bir insana göre daha fazla güç ve imkana sahip demektir. Ayrıca sağlıklı ve uzun yaşayan bir insanın bilgeliğinin artma şansı da doğacaktır. Daha bilgili, tecrübeli, hayat ve ayetler hakkında çok daha uzun süre düşünmüş, ve hep bunu dinç bir beden ve zihinle yapmış bir insanın gerçek dine ve iyiliğe yönelme ihtimali de biraz artabilir.
Zaten dediğim gibi; kutsal kitabımıza göre hayat kurtarmak tüm insanlığı kurtarmak gibi hayırlı bir davranış olduğuna göre yine ömrü uzatmak, yaşlanmanın getirdiği tahribatı engellemek için araştırmalar yapmak da bu kapsamdadır:
-Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir. (Maide Suresi 32. ayetten alınmadır).
Yaşlanmayla mücadeleye karşı çıkan bazı kişiler bunun Allah'ın yarattığını değiştirme, yasasına karşı çıkmak şeklinde algılıyorlar hatalı bir şekilde. Hayır, durum yine tam tersinedir. Bir insanın sürekli veya çok uzunca süre dinç ve sağlıklı kalmasının sağlanması Allah'ın yarattığını değiştirmek değil, korumaktır. Bir organın, örneğin gözün hep keskin bir şekilde görmesi mi yaratılışın korunmasıdır, yoksa dejenere olup işlevini yitirmesi mi? Ya da bir insanın saçlarının dökülmesi mi orjinal şeklinin değişmesidir yoksa hep gür saçlara sahip olması mı? Allah'ın yarattığı bedenin en sağlıklı halinin ve aynı zamanda da şeklinin korunmasıdır daimi gençlik. Zaten cennette de sonsuza dek sabit formu korunacaktır canlıların...
Yeter ki Allah'ın yarattığı canlıların orjinal, sabit şekilleri üzerinde oynanmasın, farklı organlar veya canlılar yaratılmaya çalışılmasın bilim yoluyla. Gençliği korumak orjinal formu korumaktır. Yapılacak olan çalışmalar da bu sabitliği sağlamak için olmalıdır, yoksa değiştirmek için değil.
Bir diğer dikkat edilmesi gereken husus da, Antiaging uygulaması adı altında uzakdoğu öğretilerinin benimsetilmeye çalışılması tuzağına düşülmemesi gerekliliğidir. Uzun yaşamı sağlayıcı egzersizler olarak bazen bazı pagan uygulamalar, panteizm ve reenkarnasyon gibi inançlar yani kısaca ruhçuluk insanlara aşılanmaya çalışılmaktadır bazı kesimlerce. Gerçekte ise bunların sağlıkla bir ilgisi yoktur.
Allah'ın yasası sıkıntılarla ve ızdırapla mücadeleyi emreder. Sağlıklı ve genç kalmak için çalışmak, insanlığın mutlu olmasını sağlamak da bunu gerçekleştirmenin bir parçasıdır, sürekli belirttiğimiz üzere.
Bu ama genetik bilimiyle olur, ama doğal gıda/şifalı bitki veya egzersizlerle...
Bu arada dünyanın en uzun ömürlü insanlarının genelde Müslümanlar arasından çıkması da , gençliği ve sağlığı korumanın Allah'ın istediği bir şekilde yaşamakla nasıl kolkola gittiğinin bir başka sağlamasını sunmaktadır(örneğin bilinen en uzun ömürlü insan Azeri Shirali Mislimov’dur).
Zaten namaz kılmak, oruç tutmak, Allah'ın diğer emir ve yasaklarına uymak insanın daha uzun ömürlü olmasını sağlamaktadır birçok açıdan.
Kısacası İslam dini yaşamı uzatma, gençliği sürekli veya daha uzun süreli yaşanır kılma çabasını zaten içermektedir.
Ve sadece bu konuda değil, yaşamın her alanında kaliteyi ve mutluluğu arttırmanın, güzellikleri çoğaltıp cennetimsi bir dünya için çalışmanın Kuran ilkelerinden olduğu bilinmelidir.
Bu dünyevileşmek falan değildir. Zaten Kuran'da dünya ve ahiret güzelliği bir bütündür.Bu dünyada kendiniz ve tüm insanlık için vücuda getirdiğiniz iyilik ve yardımlar aynı zamanda ahiretiniz için de yatırımdır. İkisi birbirinin destekleyicisidir, sanılanın aksine. Din dışı olan ise kötülük, sefillik ve ızdırabın peşinden gitmektir.
Allah'ın dini kalıcı gerçek çıkarlarımızın ne olduğunu bize gösterir ve bu yolda yürümemizi hedefler.
Selam ve sevgiler