Öncelikle, Twitter'a yazdığım sözlerimden birkaçını paylaşayım sizlerle. Hemen ardından ise internet dünyasında din ve felsefe alanında yöneltilen sorulardan ve onlara verdiğim cevaplardan bir iki örnek sunmak istiyorum:
-Kuran insanların gerçek çıkarlarının ne olduğunu gösterir ve bu çıkarlara ulaşabilmenin, kalıcı kurtuluşu elde edebilmenin yollarını sunar.
-Alacağımız kararlar sadece bu dünyayı değil, ahiret dünyamızı da şekillendireceğinden, derin düşünerek davranışlarımızı sergilemeliyiz.
-Zorluklardan, başkalarından korkmayın, sadece senaristten korkun.
-Elimizdeki sahte İncil veya Tevrat, ya da "rivayetler" adı verilen dedikodular dinin kaynağı değildir. Sadece Kuran Allah'ın dinini sunar.
-Kuran aklı kullanmayı, sorgulamayı ve bilimi emreder. Zaten bu yüzden hurafeler ve zannın peşinden gitmek yasaktır.
-Allah gözetleyici ve yönetici olarak heryerdedir ama "varlık olarak" evrenimizin dışındadır.
-İslam'da bazı fedakarlık gibi gözüken emir ve yasaklar aslında uzun vadede hem bu dünyada hem de ahirette hazzı-çıkarı sağlayan isteklerdir.
-Yüce Allah dünya ve ahirette, hayatın her alanında güzellikler içinde olmanızı ister.
-Cennet lüksün, görkemin ve mutluluğun zirve noktasıdır ve bu nimet ve ölümsüzlük yurdu en az kainatımız kadar geniştir.
-Dinin tek kaynağı olarak Kuran'ı görüp gerçek İslam'a yönelenler reformcu değil, tam tersine, antireformcu muhafazakarlardır din alanında.
-Ahiret Evreninde yani Rabbin Katı'nda canlı formları o kadar sabittir ki, yaşlanma bile yoktur...
-Devri daim makinaları çoktan yapıldı aslında ve bu düzenekleri gerçekleştirmek için sadece yerçekiminden yararlanmak bile yeterlidir.
-Bu dünya hayatı sonsuz yaşamımızı belirleyen imtihan olduğundan, zannedilenden çok daha önemlidir.
-Sadece din alanında değil, felsefeden bilime kadar her alanda insanoğlu hurafelere yönelme eğiliminde.
-Doğru düşünce ve davranışta sonsuza dek inatla sabit kalmalı, yanlışta ise biran bile durulmamalıdır.
-Haberlerde 19 ve 11 sayılarının ne çok geçtiğine dikkat edin...
-"Birey açısından" her işte bir hayır yoktur, bazısında hayır ve bazısında ise şer vardır
-Ama genele bakıldığında, yani Allah'ın planı açısından herşeyde hayır vardır ve herkes hakettiğine kavuşturulmakta, dünya ve de ahirette.
-Her yılın kendine özgü karakteristiği, kollektif bilinci var ama bu periyotlar 1 Ocak'da değil Eylül ortası başlıyor.
-Her 17 veya 18 Eylül tarihlerinde yeni yılın tınısının/karakteristiğinin başladığını söylemiştim, yani bugün aslında gerçek yılbaşı.
-İnsanlara haklılığınızı kabul ettirmeden rahatlamamanız demek, aslında o insanların düşüncelerine boyun eğiyorsunuz demektir.
-Yapacağınız iyilikleri ertelemeyin, zamana yaymaya değil biran önce gerçekleştirmeye çalışın.
-Avrupa ve Amerikan yapımı film, dizi ve çizgi filmlerde "Tanrı" yerine "tanrılar" ifadesi iyice yerleşmeye başladı, dikkat...
-Müzik dinlemek, satranç oynamak veya film izlemek de, tıpkı yeme-içme ve cinsellik gibi bedensel-zihinsel hazlardır.
-İmtihanla ilgili bazı önemli seçimlerimizde bize özgür irade verilmekte, ama bunun dışında bazı alanlar ve anlarda ise yönetiliyoruz.
-Çevrenizdeki insanlar, yaşadığınız yer(hatta kaçıncı katta oturduğunuz), yaptığınız egzersizler, yiyip içtikleriniz...Kişiliğinizi etkiler.
-Ve içinde bulunduğunuz yıl/dönem bile tınısıyla/karakteristiğiyle sizi etkisi altına alır.
-Gerçek bir psikolojik analiz veya çözümleme ancak Kur'an Öğretisi ışığında yapılabilir.
-Bazen farkında bile olmadığımız birçok nimet veya tam tersine, musibet gerçekleşmekte yaşantımızda, hatta bazısı iki işlevi birden görmekte.
-Çocuk sahibi olmayı arzulayanlar, her iki dünyada da güzellikleri yaşayacak iyi ve cennetlik evlatlar istemeli dualarında.
-Yaşadıklarınız size birşey anlatıyor, kulak veriyor musunuz?
-Değişimi amaç yapma veya mutlak evrim yanılgısından kurtulup, bazı şeylerin sonsuza dek aynı kalması gerektiğini fark etmeli insanlık.
-Başkalarından mı yoksa aslında kendinizden mi çekiniyorsunuz? Ya da kolektif bilinçten mi...? Bunların hiçbiri olmamalı cevabınız.
-Aslında mücadele ettiğiniz çoğu sorun, ana/gerçek sorunun semptomları/belirtileri.
-Rabbimizin iyileri ödüllendirmesi gibi, kötüleri azabıyla tanıştırması da merhametinin, iyiliğinin ve kusursuzluğunun sonuçlarındandır.
Takip etmek isteyenler için Twitter adresim(orada sözlerin aşağıdan yukarıya doğru okunması gerektiğini biliyorsunuz):
https://twitter.com/Emre_1974tr
Gerek internet forumlarında, gerekse de mail veya chat aracılığıyla çeşitli sorularla karşılaşıyoruz. Bu sorulara verdiğim cevaplardan da birkaç tanesi:
Soru: İnsanların haramları helal kılmaya kalkma veya onlara uymama huyları bilinmekte ve ayetlerde eleştirilmekte. Peki bunun tam tersi durum olan, helalleri haram ilan etmeye kalkmaları da ayetlerde anlatılıp eleştiriliyor mu?
CEVABIM:
Elbette.İmtihan dünyasında kullar, din/hayat alanında rablik taslamaya kalkarak haramları helal ilan etmek kadar kadar, hatta daha da çok, helalleri haram kılmaya kalkma yarışına girmiştir tarih boyunca. Böylece, aslında yeryüzünde de hazzı, maddi/manevi zenginliği ve mutluluğu sağlayacak olan din, tam tersine, ızdırabın ve sefilliğin merkezi haline getirilmeye çalışılmıştır şer güçlerince. Dini yozlaştıranların değişik amaçları olmakla birlikte, en temel hedefleri iki dünyada da insanların kaybetmesini ve nimetlerden uzak kalmasını sağlamaktır. Serbest olan şeyleri yasakmış gibi göstermeye kalkanlar şöyle eleştirilmektedir Kuran'da:
Kehf Suresi
26- Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.
Nahl Suresi
116 Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.
Enam Suresi
138 Kendi kuruntularına uygun olarak şöyle dediler: "Şunlar, dokunulmaz hayvanlar ve ekinlerdir. Bizim dilediğimizden başkası yiyemez bunları." Hayvanlar var, sırtlarına binmek yasaklanmıştır; hayvanlar var, Allah'a iftira yüzünden üzerlerine Allah'ın adını anmıyorlar. Allah onları üretmekte oldukları iftiralar yüzünden cezalandıracaktır.
139 Şunu da söylediler: "Şu hayvanların karınlarındakiler erkeklerimize özgülenmiştir; kadınlarımıza haramdır. Yavru ölü doğarsa kadın-erkek hepsi onda hak sahibidir." Bu nitelendirmeleri yüzünden Allah cezalarını verecektir. Hakîm'dir O, Alîm'dir.
140 Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.
143 Sekiz çift: Koyundan iki, keçiden de iki. De ki "İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığını mı? Eğer doğru sözlü iseniz bana ilimle haber verin."
144 Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki "İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerince kuşatılanı mı? Yoksa Allah size bunu önerirken siz de tanıklık mı ediyordunuz?" İlim dışı bir şekilde insanları şaşırtmak için yalan düzüp Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Allah, zulme sapan bir topluluğa kılavuzluk etmiyor.
145 De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir murdar." Iztırar haline düşen, başkasının hakkına dokunmamak, zorunluluk sınırını da aşmamak şartıyla bunlardan yiyebilir. Çünkü senin Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
148 Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz."
150 Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.
Yunus Suresi 59: De ki: “Size ne oluyor ki Allah’ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir kısmını haram, bir kısmını helal yapıyorsunuz?” De ki: “Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
Maide Suresi 87 Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.
Kalplerinde hastalık bulunanların güzelliklere ve kolaylığa sırt çevirip ızdırabın peşinden gitmeyi sevdiğini şu ayetler de tekrar gözler önüne seriyor:
Sebe Suresi
18. Biz onlarla, içini bereketle dolduğumuz kentler arasında, sırt-sırta vermiş kasabalar oluşturduk; Bunlar arasında gidiş-gelişler belirledik. "Geceleri ve güdüzleri, güven içinde gezip dolaşın oralarda." dedik.
19. Ama onlar, tutup şöyle dediler: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır!" Böylece kendilerine zulmettiler de biz de onları efsaneler haline getirdik; hepsini darmadağın ettik. İşte bunda, gereğince sabreden, yeterince şükreden herkes için elbette ibretler vardır.
Bir de; aslında böyle helalleri harammış gibi gösterenler tanrılık taslayarak, kendilerini Allah'a ortak koşarak en büyük haramı işlemiş olmaktadırlar.
Aslında bunun tam tersini yapanlar bile, yani haramları helalmiş gibi göstermeye kalkanlar bile uzun vadede sefilliğin ve acıların peşinden gidiyor ve yine Rablik taslıyor demektir. İnsanların bilinçaltları-bilinçleri ve de davranışları gerçekten ilginç...
SORU 2:
Nahl Suresi 8. Hem binesiniz diye hem de bir süs olarak atları, katırları, eşekleri de yarattı. Ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratır O...
Doğada katır diye bir hayvan yoktur, insan müdahalesi ile ortaya çıkmıştır. Öyleyse ayette niye Allah'ın yarattığı hayvanlar arasında sayılmakta?
CEVABIM:
Bütün canlıları, hatta var olan her nesneyi yaratan Allah'dır. İnsanların müdahalesinin olup olmaması bu durumu değiştirmez. Allah yaratmak için fizik yasalarını , insanı vb.şeyleri vesile edebilir. Ama tasarlayan,onun oluşumu için gerekli yasaları ve malzemeyi yoktan yaratan yaratan yine O'dur. Şans denilen şey bile kaderden başka birşey değildir.
Vakia suresi
56:" Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?"
57:"Söyleyin öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir?"
58:"Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz? "
61: " Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?
62:"Şimdi bana, ektiğinizi haber verin.
63:Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
64:Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız."
67:Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?
68:Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
69:Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?
70:Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,
71:Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
72:Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık."
70. ayette tutuşturduğumuz ateşi bile aslında bizim tutuşturmadığımız,Allah'ın onun ortaya çıkması için gerekli oluşumu var ettiğini,bu sayede ondan yararlanabildiğimiz anlatılıyor.
Ayrıca yine tüm teknolojiler de Allah'ın koyduğu yasalar sayesinde var edilebilmektedir.
Denizde yüksek dağlar gibi seyreden gemiler O’nun ayetlerindendir. Eğer dileyecek olsa, rüzgarı durdurur, böylece onun üstünde kalakalırlar. Şüphesiz, bunda çokça sabreden, çokça şükreden kimse için gerçekten ayetler vardır. (42 Şura Suresi, 32-33)
Kamer Suresi 3. Ayet: Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.
Dolayısıyla tüm araç gereçlerin de asıl yaratıcısının elbette yüce Rabbimiz olduğu Kuran'da vurgulanır.
İbrahim Suresi 32 Allah odur ki, gökleri ve yeri yarattı. Gökten bir su indirdi de onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkardı. Emriyle denizde akıp gitmeleri için gemileri hizmetinize verdi. Irmakları da emrinize verdi.
Zuhruf Suresi 12. Ayet: Tüm çiftleri de yaratan O'dur. Ve O, sizin için gemilerden ve hayvanlardan binmekte olduğunuz şeylere de vücut verdi;13. Ki onların sırtlarına kurulasınız, sonra oraya kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlaya da şöyle diyesiniz: "Adı ve kudreti yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize yanaştıramazdık."
Casiye Suresi 12. Ayet: Allah size denizi boyun eğdirdi ki, içinde gemiler O'nun emriyle akıp gitsin, lütfundan istekte bulunasınız ve şükredebilesiniz.
Sadece gemileri değil, diğer tüm taşıma araçlarını da aslında Rabbimizin yarattığı şöyle haber verilmekte:
Ya-sin Suresi 42 Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.
Kültür ve bilim alanlarındaki birikimler konforumuzu sağlayan nimetleri vücuda getiriyor gibi gözükse de, gerçekte bu nimetleri bize sunan yüce Rabbimizdir:
Hadid Suresi 25 Yemin olsun, biz, resullerimizi açık-seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir, Azîz'dir.
Enbiya Suresi 80 Ona, sizi sizin şiddetinizden koruyacak olan zırh yapma sanatını öğrettik. Peki siz şükrediyor musunuz?
Kısacası; teknolojik nimetleri bile kendisinin bizler için var ettiğini ve bundan dolayı şükretmemiz gerektiğini söyleyen yüce Efendimiz, elbette tüm canlıların da yaratıcısıdır ve ayetlerinde bunu belirtmektedir. Hatta ayetlerdeki ifadelere dikkat edilirse, bilim ve teknoloji sayesinde gelecekte ortaya çıkacak ürünleri bile O'nun yarattığı/yaratacağı söylenmektedir.
SORU 3:
Mülk Suresi 16 O göktekinin, sizi yere batırmayacağından emin misiniz? O zaman yer aniden çalkalanmaya başlar.
Mülk Suresi 17 O göktekinin, çakıl taşları taşıyan bir rüzgârı üzerinize salmayacağından emin misiniz? O zaman bileceksiniz nasılmış uyarım!
Yaratıcımız zaman ve mekan dışıdır. Yani evrenimizin içinde değil dışındadır. O halde bu ayetlerde neden kendisinden "gökteki" diye bahsedilemektedir?
CEVABIM:
Allah evreni ve zamanı yoktan var etti ve zaten bu yüzden O'na şirk koşmak en büyük günah olmaktadır. Çünkü yaratılmış hiçbirşey kendisinin bir parçası veya ortağı değil. Efendimiz tüm yarattıklarından ayrıdır varlık olarak. Ama gözlemci ve yönetici olarak her noktada ve anda vardır.
Rabbimiz "varlık olarak" kainatımızın dışındadır dedik... Peki durum böyle olunca, evrenimizin dışı, "yön olarak" bize göre ne taraftadır? Gökyüzü tarafındadır yine elbette.
Çünkü evrenin sınırları gökyüzündedir.
Oturduğumuz yerden bir perdenin arkasına doğru bakmak istersek, bunu nasıl yapmaya çabalarız? Perdeye doğru bakarız değil mi? Aslında baktığın perde değil, perdenin ötesidir(her ne kadar göremesen de...)
Allah da (varlık olarak) evrenin sınırlarının dışında, yani yarattıklarından ayrıdır. Buna karşın bize göre "yön olarak" gökyüzü tarafında kalmaktadır. Ama gerçekte göğün/evrenin dışındadır tabii.
Aynı şekilde "Ahiret Evreni'nde", yani ayetlerdeki adıyla "Rabbin Katı'nda" olan cennet de bizim evrenimizin dışında olmasına karşılık, yön olarak bizim için yine gökyüzü hizasına denk gelmektedir, çünkü evrenimizin sınırları ve dışı o yöndedir. Bu durum Kuran'da şöyle belirtilmekte:
Zariyat Suresi 22 Sizin, rızkınız da göktedir, tehdit edildiğiniz şey de.
Başka bir deyişle cennet de cehennem de göktedir denmekte. Tabii burada bizim kainatımızdaki uzay boşluğu değil, diğer evrendeki mekan anlatılmakta. Farklı fizik yasalarına sahip Ahiret Evreni'nden (Rabbin Katı) bahsedilmektedir... Bu bağlamda tekrar anlıyoruz ki, evrenimizin ötesinde olanlar için de "gökte" ifadesi kullanılmakta. Çünkü dediğim gibi yön itibarıyla dışarıya yani yukarımıza denk gelmektedir evrenimizin sınırları ve ötesi.
Ayrıca, Mülk Süresi 16 ve 17. ayetlerde uzayda bizi bekleyen bir tehlikeden veya varlıktan bahsediliyor da olabilir . Örneğin bir gezegen, karadelik veya bilinç sahibi başka birşey...
Selam ve sevgiler