Kuran'a göre hırsızlığın cezasının ne olduğuyla ilgili de çok soru gelmekte. Kitapta ifade edilen el kesme cezasının eli tamamen kesmek mi yoksa çizdirip işaretlemek mi olduğu konusu üzerinde duruluyor özellikle.
Kuran'ı bütünlük içinde ele alınca genel olarak hemfikir olunan sonuç şudur;
Kitapta hırsızlık vakalarıyla ilgili el kesme ifadesi 3 anlamı da içermekte:
1- Elini kesme
2- Elini çizdirme (işaretleme)
3- İmkanını kesme, yani hapsetme ve buna benzer kısıtlamalar getirme.
Dikkat edilirse ayetlerde anlatılan, Yusuf Peygamberin öyküsünde de hırsızın alıkonulduğunu yani hapsedildiğini görüyoruz.
Hırsızlığın büyüklüğüne/derecesine ve hırsızın durumuna göre bu 3 uygulamadan birinin yapılması isteniyor ayetlerde diye düşünmekteyiz. Ayrıca mağdur yani mal sahibi isterse hırsızı affedebilir veya başka özel durumlardan dolayı hırsıza hiç ceza verilmediği vakalar da olabilir (örneğin açlıktan/mecburiyetten dolayı çalma, kleptomani/çalma rahatsızlığı yüzünden bunu yapma vs...). Zaten ayetlerde, birey hakkına yönelik en büyük ihlal olan cinayet suçu için bile mağdur yakınlarına affetme yani cezayı hafifletme yetkisi verildiği dikkate alınırsa, nisbeten daha hafif bir suç olan mal/para gasbında yine aynı af kapısı her zaman açık demektir.
Ama ben yazımın başında da dediğim gibi asıl Maide Suresi 33. ayette bahsedilen "çaprazlama " konusuna değinmek istiyorum ve bu konuda yeni birşey söyleyeceğim. Durum zannedilenin tam tersinedir. El ve ayakları çaprazlama kesme uygulamasını aslında putperestler kendilerine boyun eğmeyenlere/Müslümanlara uygulamaktaydı ve ayette bahsedilen de, peygamber döneminde bundan vazgeçmeyen zalimlere karşı aynı şekilde karşılık vererek savunma mücadelesi yapılmasıdır.
Öncelikle iyi anlaşılmalıdır ki ilgili ayet saldırganlara karşı Müslümanların yaptığı savunma savaşıyla ilgilidir.
Zaten şu yazımda da belirttiğim üzere İslam'da sadece nefsi müdafa, yani savunma savaşına izin vardır:
http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/kuranda-sadece-nefsi-mudafaya-izin.html
Ve işte yine nefsi müdafadan bahseden bu ayet, o zamanlar imanlılara zulüm yapanlara ve bunu inatla sürdürenlere yaptıklarının aynısıyla karşılık verme, onlara yaptıklarını tattırmakdan/iade etmekten bahsetmektedir:
Maide Suresi 33: "Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Âhirette de onlara büyük bir azap vardır. 34. Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah'ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin."
Dediğim gibi, o dönemde durup dururken Müslümanlara saldıran ve bundan da, yani savaştan vazgeçmeyen, barışa yanaşmayan zalimlere karşı nefsi müdafa mücadelesi ve kısas istenmektedir sadece. Kuran'ın anlattığı üzere, Müslümanlara karşı putperestler bu çaprazlama uygulamasını gerçekleştirmekteydiler eskiden beri (özellikle Mısır Firavunları). Konunun anlaşılabilmesi için öncelikle şu çalışmam okunmalı:
http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/msr-firavunlarnn-caprazlama-merak.html
Texe Marrs'ın Codex Magica isimli kitabında da anlattığı üzere Antik Mısır dininde "X" yani "çaprazlama işareti" güneş tanrısı Osiris'in simgesiydi ve bu yüzden onlar için kutsaldı . Mısır kralları gömülürken elleri ve ayakları çapraz pozisyonuna getirilirdi. Eski Mısır medeniyetinden kalma yazıtlarda, tapınak ve piramitlerin duvarlarında da X sembolü sıkça görülmektedir. Ayrıca kendilerine karşı gelenleri cezalandırırken yine bu çaprazlama ritüelini kullanırlardı.
Ayetler de; putperestlerin eski çağlardan beri, Müslümanlara karşı şiddet uygularken bile çaprazlama takıntılarını sürdürdükleri bilgisini vermektedir. Taha Suresi'nde anlatılan olayda, Firavunun Müslüman olanlara yönelik olarak el ve ayakları çaprazlama kesme yöntemine başvurmaya kalktığını görmekteyiz:
Taha Suresi
63. Dediler ki: "Şunlar, iki büyücüden başka birşey değillerdir. Büyüleriyle sizi toprağınızdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu silip yok etmek istiyorlar.
64. "Hemen hünerlerinizi birleştirin; sonra saf bağlamış olarak gelin! Bugün, üstün gelen kurtulmuş olacaktır. "
65. Dediler: "Ey Mûsa, ya hünerini ortaya at yahut da ilk hüner sergileyen biz olacağız. "
66. Mûsa dedi: "Hayır, siz atın!" Bir de ne görsün! Onların ipleri, sopaları, yaptıkları büyüler yüzünden, kendisine gerçekten koşuyorlarmış hayaline verdi.
67. Mûsa birdenbire içinde bir korku duydu.
68. Şöyle dedik: "Korkma, üstün gelecek olan sensin!"
69. "Sağ elindekini yere bırak! Onların, sanayi olarak ortaya çıkardıklarını yalayıp yutsun. Onların sanayi olarak ürettikleri sadece bir büyücünün hilesidir. Büyücü ise nereye gitse iflah etmez. "
70. Bunun üzerine büyücüler secdelere kapanıp şöyle seslendiler: "Hârun`un ve Mûsa`nın Rabbine inandık!"
71. Firavun dedi: "Ben izin vermeden ona inandınız öyle mi? O size, büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve yemin olsun sizi hurma ağaçlarına asacağım. O zaman iyice bileceksiniz, hangimizin azabı daha şiddetli ve sürekli. "
72 Dediler: "Biz seni, bize gelen açık-seçik kanıtlara ve bizi yaratmış olana asla tercih etmeyeceğiz. Verdiğin hükmü uygula. Senin hükmün olsa olsa bu dünya hayatında geçer. "
Firavunların pagan, Spiritualist/Ruhçu temele dayalı, ve çapraz işaretini kutsal gören öğretisi antik Mısır dönemiyle sınırlı kalmadı elbette. Günümüze kadar varlığını çeşitli adlarla dünyanın dört bir tarafında sürdürdü( yahudi mistisizmi de bu öğretinin temeli üzerinde inşa edildi) ve hala da sürdürmekte(örneğin uzakdoğu meditasyonlarında bacaklar çapraz pozisyonuna getirilip transa geçilir vs.).
Binlerce yıldır çeşitli versiyonlarıyla insanları şirke batırmayı sürdüren Ruhçuluk, elbette her dönemde olduğu gibi peygamberimizin döneminde de putperestler üzerinde etkiliydi. Ve dolayısıyla o zamanın çok tanrıcıları, Müslümanlara karşı aynı şiddeti ve yöntemi sürdürmekteydiler. Tıpkı daha önceki peygamberlerin dönemlerinde de olduğu gibi...
Texe Marrs'ın Codex Magica isimli kitabından bazı resimler
Ve tekrar belirtelim; böyle eskiden beri Müslümanların el ve ayaklarını çaprazlama kesen ve bu eylemlerini sürdüren paganlara/putperestlere karşı kısas olarak , yani onlara yaptıklarının aynısının uygulanması bir seçenek, bir savunma stratejisi olarak sunulmuş Maide Suresinde. Peygamberleri ve takipçilerini ülkelerinden çıkarınları aynı şekilde ülkeden sürmek, onlara saldıranlara aynı şekilde karşılık vermek, kısaca "göze göz, dişe diş" izninden bahsedilmiş. Ve dediğim gibi, kitabı bütünlük içinde okuyunca görmekteyiz ki bu, Müslümanlara verilen savunma savaşı izni, eğer saldıranlar müminlere bu yaptıklarından vazgeçip barışa yanaşırlarsa bitiyor.
Başka bir deyişle burada bahsedilen çaprazlama olayının hırsızlıkla veya o kişinin inanıp inanmamasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Sadece fiziksel olarak saldıranlara karşı savunma savaşı ve kısas isteniyor o dönemde hepsi bu. Yoksa herkes dilediği şeye inanmakta veya inanmamakta ve bu doğrultuda yaşamını yönlendirmede özgürdür. Kimseye inancından dolayı tokat dahi atılamaz Kuran'a göre.
Selam ve sevgiler