Evet piyasadaki sahte İnciller ve sahte Tevrat insan yazımı birer hadis kitaplarıdır.
Buhari ne ise Markos, Lukka veya Yuhanna da odur. İnsan gözlemi hadis kitaplarılar.
Şimdi elimizdeki tek gerçek kutsal Kitap olan Kuran’ın piyasadaki sahte İncillerin hatalarını nasıl düzelttiğine örnekler verelim.
Değiştirilmiş sahte İncil yani insan yazımı hadis kitabı şöyle der:
“Yine size derim: Devenin iğne deliğinden geçmesi zengin adamın Allah’ın melekûtüna girmesinden daha kolaydır”.
Tabii Kuran helal yoldan elde edilmiş zenginliği ve zenginleri överek değiştirilmiş İncil(ler)in bu sinsi propogandasını suratlarına çarpar. Ayrıca yukarıdaki değiştirilmiş incil sözünün de gerçeğini yazarak yine değiştirilmiş kitapların ipliğini pazara çıkarır:
A’raf Suresi 40 Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz.
Yani zenginler değil, büyüklük taslayanlar inkarcılar deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremeyeceklerdir.
Kuran, zenginliğin ve nimetlerin yanı sıra bilimi ve bu yolda çalışmayı da destekler. Ve gerçekleri sunar. Zaten bu sayede İslam’ın ilk dönemlerinde Müslümanlar birdenbire olağanüstü bir medeniyete ulaştılar.
***
Yine Hıristiyanlıktaki cennet inancı da ruhçuluk doğrultusunda şekillenmiştir.
Belki ilk bakışta bedensel ve maddi ahiret dünyasını kabul etmektedir değiştirilmiş İncil, ama gerçekte pagan mistisizmdeki gibi, oradaki yaşam derviş-aziz yaşantısı gibi kabul edilir.
Yeme içme ve cinsellik-evlilik gibi nimetler olmayacaktır değiştirilmiş İncil`e göre:
Matta 22: 30 “Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki melekler gibidirler.
Luka
20: 34 İsa onlara şöyle dedi: “Bu çağın insanları evlenip evlendirilirler.
20: 35 Ama gelecek çağa ve ölülerin dirilişine erişmeye layık görülenler ne
evlenir, ne evlendirilir.
20: 36 Bir daha ölmeleri de söz konusu değildir. Çünkü meleklere benzerler ve dirilişin çocukları olarak Tanrı`nın çocuklarıdırlar.
Çünkü bilindiği üzere, ruhçuluğa göre maddi nimetler kötüdür ve insanoğlu dünya-ahirette bu nimetlerden uzak kalmalıdır.
Bu kabuller yine tasavvuf gibi öğretilerle daha sonraları İslam dünyasına da aşılanmaya çalışılmış, insanın ahiret yaşantısında tanrısallaşacağı, birleneceği ve maddi nimetlerden ebediyen uzak kalacağı inancı ustaca işlenilmiştir.
Ama gerçekte ise Kuran`a göre tam tersine, nimetler insanlar için yaratılmış olağanüstü hediyelerdir ve ahirette sonsuza dek insanlar bu hediyeleri deneyimleyecektir. İnsanoğlu sonsuza dek insan olarak kalacaktır:
“Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet aldığı her şey var. ve siz orada süresiz kalacaksınız. “(Zuhruf Suresi 71. )
Cinsellikten satranca kadar aklınıza gelebilecek tüm nimetler vardır cennette:
–De ki “Allah`ın kulları için verdiği süslenecek şeylerle rızık olarak verdiklerinin temiz olanlarını kim yasak edebilir?”yine de ki “bunlar dünyadaki inançlı kişilerindir. ahirette ise yalnız onlarındır”. ayetlerimizi anlayanlara bu şekilde açıklamaktayız. (Araf süresi 32. ayet)
***
http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/ruhculugun-hristiyanlktaki-tezahurleri.html
***
PİYASADAKİ SAHTE TEVRAT’A GÖRE BİR BABA KIZINI KÖLE OLARAK SATABİLİRMİŞ
Evet yanlış okumadınız, sahte Tevrat’a (hadis kitabı) göre bir baba borcuna karşılık kızını köle olarak satabiliyor ve işin daha da kötüsü, Köleliğe satılan bir kız, sıradan bir erkek kölede olduğu gibi altı yılın sonunda serbest de bırakılmaz.
MISIRDAN ÇIKIŞ 21
7 “Eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak. 8 Efendisi kızla nişanlanır, sonra kızdan hoşlanmazsa, kızın geri alınmasına izin vermelidir. Kızı aldattığı için onu yabancılara satamaz. 9 Eğer cariyeyi oğluna nişanlarsa, ona kendi kızı gibi davranmalıdır. 10 Eğer ikinci bir kadınla evlenirse, ilk karısını nafakadan, giysiden, karılık haklarından yoksun bırakmamalıdır.
Neyse ki elimizdeki tek kutsal kitap olan Kuran piyasadaki sahte Tevrat’ın (hadis kitabının) bu hatasını da düzeltir.
Ne kız ne de erkek kimse köle olarak veya başka birşey olarak satılamaz.
Bırakın kendisini, bir kimsenin kalemini bile izinsiz alamazsınız.
https://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/kuran-koleligi-kaldrmstr.html?fbclid=IwAR3OswM88Bi5URhRLG1636OGpJ2hNQsJhEjpzlerjHIw8vPP8MBUvV6d1JI
***
Gerçekte bir hadis kitabı olan sahte Tevrat’ta Yusuf’un gelecekle ilgili gördüğü rüya gerçekleşemiyor. Çünkü annesi kavuşamadan hayatını kaybediyor bu hadis kitaplarında:
Yaratılış 37:9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. “Dinleyin, bir düş daha gördüm” dedi, “Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.”
Yaratılış 37:10 Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: “Ne biçim düş bu?” dedi, “Ben, annen, kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?”
Yaratılış 35:19 Rahel öldü ve Efrat –Beytlehem– yolunda gömüldü.
Yaratılış 43:26 Yusuf eve gelince, getirdikleri armağanları kendisine sunup önünde yere kapandılar.
Yusuf’un rüyasında anne ve babası ve kardeşlerinin kendisinin önünde eğilmeleri sembollerle gösteriliyor. Ama görüldüğü üzere sahte Tevrat’a göre annesi bu olayı yaşayamadan bu dünyadan ayrılmış durumda. Ve böylece gelecekle ilgili kendisine gösterilen bu bilgi tam gerçekleşememiş oluyor.
Ama Kutsal Kitap Kuran bu olayın gerçek halini anlatır.
Rabbin, peygambere gelecekle ilgili gösterdiği rüya elbette bir bilgi idi ve aynen gerçekleşecekti.
Yusuf Suresi
12:4 Yusuf, bir zamanlar babasına: “Babacığım, on bir gezegeni, güneşi ve ay’ı gördüm, onların bana secde ettiklerini gördüm” dedi.
12:100 Ana-babasını tahtın üstüne çıkardı. Hepsi, Yusuf’un önünde secde eder gibi eğildiler. Yusuf dedi: “Babacığım, işte bu, benim önceden gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. O, bana çok güzel lütuflarda bulundu. Şeytan, benimle kardeşlerim arasına yamukluk soktuktan sonra, O beni zındandan çıkardı. Sizi de çölden getirdi. Rabbim, dilediği şeyde çok ince lütuflar sergiliyor. Alim olan O’dur, Hakim olan O’dur.”
Evet Kuran Yusuf’un annesinin yaşadığını, ona kavuştuğunu ve ailenin diğer fertleriyle birlikte onun önünde eğildiğini anlatarak rüyanın gerçek hayatta karşılığını bulduğunu belirtir.
Ve yine hadis kitapları olan piyasadaki sahte İncillerin/Tevrat’ın bir hatasını daha düzeltmiş olur..
***
Nuh Tufanı bölgeseldi ve sadece Nuh Halkını yok etti.
Allah sadece suçluları cezalandırır.
Ve bugün bilimsel kanıtlar da hep bölgesel su baskınlarına işaret eder.
http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/nuh-tufan-bolgesel-ve-tek-topluma.html
Ve Nuh sadece bölgesindeki hayvanlardan örnekler topladı gemisine.
***
Canlıların ruhları/hayaletleri yoktur.
Ruh vahiydir:
http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/islamda-canllarn-ruhu-hayaleti-yoktur.html
***
Hıristiyanlık yine Hinduizm ve diğer dinlerde olduğu gibi sonradan ruhçu paganizmin egemenliği altına girip değişime uğramış, kaynağı bile değiştirilmiş, bugünkü halini almıştır. Hatta adı bile sonradan değişmiştir.
Bu ruhçulukta zenginlik ve nimetler olumsuz şeyler olarak gösterilir.Ve durum böyle olunca da, olağanüstü zenginliklere sahip Davut ve Süleyman peygamberler birer günahkar gibi gösterilmeye çalışılmıştır Hıristiyanlıkta.
Cinlerin öğretisi olan ruhçu öğretiye göre dünya güzellikleri ve madde kötüdür ve bir leştir. Bu yüzden dünya nimetleri ve zenginlik içerisinde yüzen kişiler bir şekilde “kirli” ve “günahkar” olarak gösterilmeye çalışılır. Değişmiş İncil’de de bu olmuş, çok zengin olan Davut ve Süleyman peygamberlere çeşitli iftiralar atılarak aslında zenginlik kötülenmek istenmiştir. Hatta bu peygamberler tam bir peygamber bile sayılmamış, birer günahkar kral gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Yabancı filmlerde de görmüşsündür belki, Davut ve Süleyman peygamberler sözde günahkar ve isyankar birer kral olarak gösteriliyor. Etraflarında ise yarı çıplak, ellerinde asaları olan fakir ruhbanlar-kahinler dolaşıyorlar. Sözde asıl peygamberler bu sefil ruhbanlarmış gibi gösteriliyor ve sanki bu kahinler Tanrı’dan aldıkları ayetleri onlara iletiyor gibi bir hava yaratılıyor. Çünkü ruhçu öğretiye göre erdemli ve iyi olmanın yolu sefillikten ve dünya nimetlerinden el etek çekmekten geçiyor. Böyle olunca da Hıristiyanlıkta, çok zengin ve nimetler içerisinde yaşayan Davut ve Süleyman tam peygamberlerden bile sayılamıyor. Bu yüzden onlara büyük iftiralar atılıyor ve sanki gerçek elçiler onlar değilmiş de çevrelerindeki kahinler gerçek peygamberlermiş gibi sunuluyor.
Kuran ise bu iftiraları yalanlar ve gerçekleri yazar. Bu elçiler hem çok zengin hem de en erdemli insanlardandır.Allah’ın en sevgili ve cennetlik kulları arasındadırlar. Hatta Kuran’da Süleyman peygamber, belki de en çok övülen ve cennetle müjdelenen insandır. Kuran’a göre elçilerin daha bu dünyada cennetimsi bir yaşama kavuşmaları,onların Allah’ın sevgili kulları olduklarını göstermektedir. İslam’a göre iyiler bu dünyada da güzellikleri yaşamaya başlarlar. Ruhçu öğreti de ise bu durum tam tersinedir.
-Süleyman’ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarını uydurdular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı(Bakara 102’den alınmıştır)
Sad Suresi 30 Davûd’a Süleyman’ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah’a sığınır, yakarırdı.
***
İsa Peygamber Musa ve Harun Peygamberlerin Yeğeniydi
Ve Sahte Tevrat’taki Yuşa aslında İsa’nın ta kendisi.
http://emre1974tr.blogspot.com/2018/03/isa-peygamber-musa-ve-harun.html
***
EVRENİN YAŞI DÜNYAMIZIN YAŞININ ÜÇ KATI
Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde/evrede yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.(Kaf Suresi 38. ayet)
De ki: “Siz, yerküreyi iki günde/evrede yaratana gerçekten nankörlük edip O’na ortaklar mı koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi’dir O.”(Fussilet Suresi 9. ayet)
Ayetler evrenlerin ve evrenimizin 6 günde/evrede, dünyamızın ise 2 günde/evrede yaratıldığını söylüyor.
Yani evrenin yaşı veya yaratılış evresi, dünyamızın yaşından veya yaratılış evresinden 3 kat fazla demektir.
Günümüzde bilim de benzer bir bilgi veriyor: evrenimiz 13,5 milyar yaşında iken dünyamız 4,5 milyar yaşında diyor….
Diğer bir deyişle bilim de evrenimizin yaşının dünyamızın yaşının 3 katı olduğunu belirtiyor (4,5 X 3 = 13,5 eder).
Bana “ama bu oran sadece günümüzde geçerli” diyerek itiraz edenlere cevabım: Evrenimiz/evrenler 6 günlük evredeyken, dünya 2 günlük evredeymiş, Kuran’ın indiği dönemde evrenin yaşı dünyanınkinin 3 katı.
Ve bilimin de aynı şeyi söylemesi yeni bir mucizeyle tanıştırıyor bizi.
***
Sahte Tevrat’a göre erkek çocuk varsa kızlar miras alamaz
Piyasadaki sahte Tevrat’a (hadis kitabı) göre eğer ölen adamın erkek çocuğu varsa kız kardeşleri miras alamıyor.
Çölde Sayım:
8 “İsrailliler’e de ki, ‘Bir adam erkek çocuğu olmadan ölürse, mirasını kızına vereceksiniz. 9. Kızı yoksa mirasını kardeşlerine, 10. kardeşleri yoksa amcalarına vereceksiniz.
Evet yanlış okumadınız. Erkek çocuk varsa kız kardeşleri, yani kız çocuklar miras alamıyorlar.
Ama kutsal kitap Kuran piyasadaki sahte Tevrat’ın bu hatasını da düzeltir erkek çocukların yanı sıra kızkardeşlerinin de miras alacağını söyler.
Bu arada sahte Tevrat’a göre çocuklar yoksa ölenin erkek kardeşleri, onlar da yoksa amcaları miras alabiliyor. yani yine kadınlara (teyzeler vs) birşey yok.
Ve elbette ki Kuran bu hatayı da düzeltir ve yine kadınların da miras alacağını gösterir.
http://emre1974tr.blogspot.com/2014/08/miras-ayetlerinin-cozumu.html
***
Sahte Tevrat’a göre zinanın cezası recmdir yani idamdır.
Kuran bu hatayı da düzeltir. Hiçbir zaman zinanın cezası idam olmadı Allah’ın dininde .
Zinanın cezası gerçekte sadece cilde 100 sopadır:
Zina eden kadın ve zina eden erkeğin ciltlerine yüz vuruş vurun. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dini konusunda bunlara acıma duygusu sizi yakalamasın. Müminlerden bir grup da bunların cezalarına tanık olsun.
24-Nur Suresi 2
***
Sahte Bible şöyle der:
Sonsuza dek benimle İsrailliler arasında bir işaret olacak, çünkü altı gün içinde Rab gökleri ve yeri yarattı, yedinci günde dinlendi ve yenilendi. [Çıkış 31: 17]
“Yenilenmiş” için kullanılan orijinal İbranice kelime, “nefesini kesmek, kendini yenilemek” anlamına gelen “‘naphash’” tır.
Kuran’a göre, Tanrı bu insanı zayıflık ve halsizlik özniteliklerini göstermez. Bu nedenle, Dinlenmeye veya Kendini yenilemeye ihtiyacı yoktur. Bu yanlış iddia Kuran tarafından düzeltildi ve işin doğrusu yazıldı:
Kuran 50:38 Andolsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
***
Sahte İncil, Musa’nın, Yusuf ve İbrahim’in hikayelerinde Mısır’ın yöneticisine gönderme yapmak için hep “Firavun” terimini kullanır:
Aynı gece firavun Musa’yla Harun’u çağırttı ve, “Kalkın!” dedi, “Siz ve İsrailliler halkımın arasından çıkıp gidin, istediğiniz gibi RAB’be tapın. (Çıkış 12:31)
Firavun Yusuf’u çağırttı. Hemen onu zindandan çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini değiştirdikten sonra firavunun huzuruna çıktı. (Yaratılış 41:14)
Firavun Avram’ı çağırtarak, “Nedir bana bu yaptığın?” dedi, “Neden Saray’ın karın olduğunu söylemedin? (Yaratılış 12:18)
Eski Mısır hiyeroglifleri hakkındaki bilgimizdeki ilerlemeler, ‘Firavun’ kelimesinin Mısır’ın ‘per-aa’ teriminin, kelimenin tam anlamıyla “büyük ev” anlamına geldiğini ve kraliyet sarayını betimleyen bir başlık olduğunu ortaya koydu. Ancak tarihsel olarak, “Firavun”, Yeni Krallık döneminde, Mısır tarihinde çok daha sonra kralın unvanı olarak kullanılmaya başlandı.
Bu, sahte İncil’in tarihsel olarak yanlış yaptığı anlamına gelir, “Firavun” kelimesini Yusuf ve İbrahim’in hikayelerinde yer alan Mısır hükümdarına atıfta bulunmak için kullanmak hatadır.
Kuran ise yine olayın doğrusunu anlatır ve gösterir.
Musa dedi ki: “Ey Firavun!
Gerçekten de ben Alemlerin Efendisinden bir elçiyim”
Kuran (7:104)
Dediler ki: “Melikin (hükümdarın) su tasını kaybettik…”
Kuran (12:72)
– Yusuf’un çağındaki Mısır hükümdarı ile ilgili olarak, Kuran hep “Kral/Melik” unvanını kullanır; asla Firavun demez
– Ve Musa’nın zamanını anlatırken Kuran, Mısırlı yöneticiye hep “Firavun” der ve asla Melik olarak adlandırmaz.
Dolayısıyla, Kur’an’ın “Firavun” ifadesini kullanması, kelimenin değişmesiyle ilgili tarihsel olarak bildiklerimizle uyum içinde. Şaşırtıcı bir şekilde, bu tarihi gerçekler, Mısır hiyeroglifleri bilgimizin uzun zamandır kaybolduğu gibi, 7. yüzyıldaki Kuran Vahiyleri zamanında bilinmiyordu. Eski Mısır hiyeroglifleri hakkındaki bilgiler, 19. yüzyılda Kuran’ın açığa çıkarılmasından 1000 yıl sonra Rosetta Taşı’nın keşfi ile sonunda çözülene kadar tamamen unutulmuştu.
Evet Kuran yine piyasadaki sahte İncillerin bir hatasını daha düzeltti.
Yusuf Peygamberin zamanında hükümdara asla Firavun denmezdi.
Musa peygamber zamanında ise Firavun denirdi.
Tıpkı Kuran’da anlatıldığı gibi.
***
Bilindiği üzere sahte İncillere göre dünya düzdür.
Kuran ise sahte İncil’in bu hatasını da düzeltir ve dünyanın yuvarlak , top/küre olduğunu belirtir:
Kuran Naziat Suresi 30 Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu yumurtası biçiminde yuvarlattı.
Buradaki devekuşu yumurtası anlamına gelen kelime “dahaha”.
Bu arada kelime hakkında Arapların yaptığı tartışmalardan örnek verelim(Arapların kendileri kelimenin bu anlamda nasıl kullanıldığından bahsediyorlar):
http://www.answering-christianity.com/blog/index.php?topic=2380.0
ve
Kuran 39:5 Gökleri ve yeri gerçek ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine yuvarlar ve gündüzü de gecenin üzerine yuvarlar. Güneşi ve ayı da emri altına sokmuş ve onların her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. Kesinlikle, O Üstündür, Bağışlayandır.
Buradaki ilgili kelime ise “Yukawer “; “top haline gelmek” anlamındadır.
Ve böylece Kuran yine işin gerçeğini bize gösterir.
***
Piyasadaki sahte İncil’e göre yasak meyvayı yemenin asıl sorumlusu Havva’dır yani kadındır. Ve bu ifade Hıristiyanlık ve yahudilikte kadınlara yönelik olumsuz klişeleşmenin kökenini ortaya koymaktadır;
Yaratılış 12-13 Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı.
RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu.
Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi.
Yaratılış16 RAB Tanrı kadına,
“Çocuk doğururken sana
Çok acı çektireceğim” dedi,
“Ağrı çekerek doğum yapacaksın.
Kocana istek duyacaksın,
Seni o yönetecek.”
Ve pavlus da mektubunda erkek/Adem aldanmadı ama kadın aldandı der.
Kuran ise piyasadaki İncil’in bu hatasını da düzeltir ve cinsiyet ayrımcılığını oradan kaldırır:
Kuran 7:22 Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?”
7:23 “Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affetmez, bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız.”
Piyasadaki İncil öncelikli olarak kadını suçlarken, Kuran ise her ikisini de eşit derecede sorumlu tutar ve asla önce kadının yasağı çiğnediğini veya olayın onun suçu olduğunu falan söylemez.
***
Piyasadaki sahte Tevrat’a göre tecavüzcü kurbanıyla evlenmeli ve bu evlilik de ömür boyu sürmek zorundaymış.
Yasanın Tekrarı 22
28. “Eğer bir adam nişanlı olmayan erden bir kızla karşılaşır, tutup onunla yatarsa ve bu ortaya çıkarsa, 29. kızla yatan adam kızın babasına elli gümüş verecek. Kıza tecavüz ettiği için onu karı olarak alacak ve yaşamı boyunca onu boşayamayacaktır.
Burada cezalandırılan kız olmakta, hem de ömür boyu tecavüzcüsüyle evli kalmak zorunda olarak…
Ayrıca, sahte İnciller genel olarak da boşanmayı zina gibi görür.
Kuran piyasadaki İncillerin bu hatasını da düzeltir.
Kimse kimseyle evlenmek veya evli kalmak zorunda değildir:
Kuran 4:19 Ey iman edenler! Kadınlara, zor ve baskı kullanarak mirasçı olmanız size helal olmaz. Kendilerine vermiş bulunduğunuz şeylerin bir kısmını çarpıp götürmek için onları sıkıştırmanız da helal değildir. Kanıta bağlanmış bir fuhuş yapmaları hali müstesna. Onlarla iyi ve güzel geçinin. Onlardan tiksindinizse olabilir ki, siz birşeyi çirkin bulursunuz da Allah, ona çok hayır koymuş olur.
***
Piyasadaki sahte İncillere göre kız çocuğu doğurmak erkek çocuğu doğurmaya göre 2 kat daha fazla kirleticiymiş:
Levililer
2 “İsrail halkına de ki: Bir kadın hamile kalıp erkek çocuk doğurursa, âdet gördüğü günlerde olduğu gibi yedi gün kirli sayılacaktır.
5 Ancak, kız çocuk doğurursa, âdet gördüğü günler gibi iki hafta kirli sayılacaktır. Kanamasından paklanmak için altmış altı gün bekleyecektir.
Kuran’a göre ise çocuklar güzel hediyelerdir, hem de kız ve erkek çocuk eşit derecede güzellikte nimetlerdir.
Ve Kuran , kız çocuğu olduğu için öfkelenen kişiyi şöyle eleştirir:
Kuran
16:58 Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle taşarak yüzü simsiyah kesilir.
16:59 Kendisine muştulananın utancından ötürü toplumdan gizlenir. Hakaret / eziklik üzere tutsun mu onu yoksa toprağın bağrına mı gömsün onu. Bakın ne kötü hüküm veriyorlar!
Kız ve erkek çocuk da hediyedir:
42:49 Göklerin ve yerin mülkü / yönetimi Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız evlatlar bağışlar, dilediğine erkek evlatlar armağan eder.
***
Sahte İncil’e göre Musa’yla birlikte Mısır’dan kaçanlar milyonları buluyor.
Çıkış 12.
Halk Ramses’ten Sukkot’a doğru yola çıktı. Çocukların dışında, yaya olarak altı yüz bin erkek vardı. Başka halklardan büyük bir topluluk da onlarla birlikte çıktı; ayrıca yanlarında davar, sığır, pek çok hayvan vardı
Ve yine ifadelerden anlaşıldığına göre bu topluluk Mısır’ın işgücü ihtiyacını da karşılıyordu. Eğer gerçekten böyle yüzbinler milyonlar bir gecede ülkeden ayrılsaydı o dönemin dünya nüfusunun azlığını da gözönünde bulunduracak olursak tarih kitaplarına geçecek dehşet bir göç olurdu. Böyle bir durum yok elbette.
Kuran yine işin doğrusunu yazar, Musa ve Harun’la birlikte yola çıkanlar küçük bir topluluktu:
Kuran
26:52 Musa’ya: “Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz” diye vahyettik.
26:53 Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi:
26:54 “Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur.”
***
Sahte İncil’de ve sahte Tevrat’ta Tanrı evrenimizde yaşayan bir insan gibi, kısıtlı bir varlık gibi gösterilir genelde. Kimi yerde melekler veya elçiler Tanrı ile karıştırılıyor kimi yerde de başka şeyler…
Mesela;
Yaratılış 3
8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.
9 RAB Tanrı Adem’e, “Nerdesin?” diye seslendi.
Evet yanlış okumadınız. Burada sözde tanrı bahçede yürürüp seslenerek Adem ve eşini arıyor. Adem ve eşi bahçede gezinen Tanrıyla saklambaç oynamaya kalkıyorlar.
Bu sahte Tevrat’ı ve sahte İncilleri yazan insanların asla anlayamadığı şey şu: gerçekte Allah zamansız ve mekansızdır, evrenimizin dışındadır varlık olarak ve herşeyi bilir. Aynı anda herşeyi görür, O’nun için geçmiş veya gelecek zaman diye birşey de yoktur ve gelecekte yapacaklarımızı da daha bizi yaratmadan önce bile bilmektedir. Ne düşündüğümüzü ve gelecekte ne düşüneceğimizi de bilir. Kusursuz ve sonsuzdur.
Kuran piyasadaki İncillerdeki Tanrı anlayışını da işin doğrusunu anlatarak düzeltir:
Kuran 58:7 Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da yeryüzünde olanları da bilir. Üç kişi aralarında fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O’dur; beş kişi fısıldaşmaya görsün altıncıları O’dur. Bundan az da olsalar çok da olsalar, O mutlaka onlarla beraberdir; nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara yapıp ettiklerini kıyamet günü haber verecektir. Allah herşeyi bilmektedir.
***
Sahte Tevrat’taki Tanrı sözde, takipçilerine savaşta kadın, çocuk, hayvan dahil her canlıyı öldürmek için katliam emri verir:
1. Samuel
15
2 Göklerin hâkimi Yehova diyor ki, ‘Amalek’e, İsrail’e yaptıklarının hesabını soracağım. Çünkü İsrailoğulları Mısır’dan çıkıp gelirken yolda onlara karşı koydu. 3 Şimdi git Amalek’i vur, onun her şeyini tamamen yok et. Hiçbirine acıma, kadını ve erkeği, çocuğu ve emzikteki bebeği, sığırı ve koyunu, deveyi ve eşeği, hepsini öldür.’”
Kuran sahte Tevrat’ın bu iftirasını da düzeltir. Asla kimse masum birinin kılına dahi zarar veremez.
Kuran’da Allah her zaman sadece saldırganların durdurulması gerektiğini, sadece nefsi müdafaa savaşına izin olduğunu söyler ve de sabrı öğütler.
Kuran 2:190 Sizinle savaşanlarla ALLAH yolunda savaşın. Saldırgan olmayın. ALLAH saldırganları sevmez. 2:192 Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
****
Sahte İncillerde peygamberler genelde günahkar ve sapmış gibi gösterilmeye çalışılıyor demiştik. Harun da bundan nasibini alıyor ve ona da iftira atıyor sahte Tevrat. Gerçekte Samiri'nin yapıp kendisinin ve çevresindeki insanların tapınmasını sağlamaya çalıştığı minik buzağı putunu sanki Harun peygamber yapıyormuş gibi anlatmaktadır:
Mısır'dan Çıkış 32: Halk Musa’nın dağdan inmediğini, geciktiğini görünce, Harun’un çevresine toplandı. Ona, “Kalk, bize öncülük edecek bir ilah yap” dediler, “Bizi Mısır’dan çıkaran adama, Musa’ya ne oldu bilmiyoruz!” Herkes kulağındaki küpeyi çıkarıp Harun’a getirdi. Harun altınları topladı, oymacı aletiyle buzağı biçiminde dökme bir put yaptı. Halk, “Ey İsrailliler, sizi Mısır’dan çıkaran Tanrınız budur!” dedi. Harun bunu görünce, buzağının önünde bir sunak yaptı ve, “Yarın RAB’bin onuruna bayram olacak” diye ilan etti. Ertesi gün halk erkenden kalkıp yakmalık sunular sundu, esenlik sunuları getirdi. Yiyip içmeye oturdu, sonra kalkıp çılgınca eğlendi
Kuran piyasadaki Tevrat'ın bu iftirasını da düzeltiyor elbette. Gerçekte putu yapan ve tapınan, etrafındakileri de saptırmaya çalışan Samiri idi. Buna karşılık Harun Peygamber ise onların bu yaptığı kötü işe karşı çıkmış ve engellemeye çalışmıştı:
Kuran
20:85 Buyurdu: "Biz senden sonra toplumunu tam bir biçimde imtihan ettik. Samiri onları saptırdı."
20:86 Bunun üzerine Musa, öfkeli ve ümidi kırık bir halde kavmine döndü. Dedi: "Ey toplumum! Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmadı mı? Süre mi size uzun geldi yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze ters davrandınız?"
20:87 Dediler ki: "Biz sana kendi irademizle / malımızla karşı çıkmadık. Olay şu: Bize o topluluğun süs eşyalarından bazıları yükletilmişti, onları kaldırıp attık; aynı şekilde Samiri de attı."
20:88 Samiri onlar için, böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki: "Bu, hem sizin hem de Musa'nın tanrısıdır. Ama Musa unuttu."
20:89 Görmüyorlar mı ki; o buzağı onlara bir sözü geri çeviremiyor, kendilerine bir zarar veremiyor, bir yarar sağlayamıyor.
20:90 Yemin olsun, Harun daha önce onlara şunu söylemişti: "Ey kavmim, siz bununla imtihan edildiniz. Sizin Rabbiniz o Rahman'dır. Artık bana uyun, emrime itaat edin."
20:91 Onlar şöyle demişlerdi: "Musa bize dönünceye kadar ona tapıcılar olmakta devam edeceğiz."
20:92 Musa dedi: "Ey Harun, onların saptıklarını gördüğün zaman seni ne engelledi de,
20:93 Benim ardım sıra gelmedin. Emrime isyan mı ettin?"
20:94 (Harun "Ey anamın oğlu!" dedi, "Saçımdan sakalımdan tutma! Gerçek şu ki, ben senin, 'Bak işte, İsrailoğulları'nın arasına ayrılık soktun; sözüme riayet etmedin!' demenden korktum".
7:150 Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler yaptınız! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi?" Levhaları yere attı, kardeşinin başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: "Ey annem oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı. Neredeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma."
Ve böylece yine Kuran bize olayın aslını anlatarak piyasadaki Tevrat'ın bir hatasını daha düzeltmiş olur. Harun masumdu, buna karşılık suçlu olan, putu yapıp insanları saptırmaya çalışan ise Samiri idi.
****
Sahte Tevrat'ta yine erkeklere, kadınlara göre daha çok değer biçildiğini görüyoruz:
Levililer 27 (3-7)
Bu değerler şöyle olacak: Yirmi yaşından altmış yaşına kadar erkekler için elli kutsal yerin şekeli gümüş, kadınlar için otuz şekel. Beş yaşından yirmi yaşına kadar erkekler için yirmi, kadınlar için on şekel. Bir aylıktan beş yaşına kadar oğlanlar için beş, kızlar için üç şekel gümüş. Eğer altmış ya da daha yukarı yaşta iseler, erkekler için on beş, kadınlar için on şekel.
Kuran piyasadaki Tevrat'ın bu hatasını da düzeltir. Kadın ve erkek eşit değerdedirler. Üstünlük sadece bireylerin takvasındadır:
Kuran 49:13. Ey halk, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi ırklara ve boylara ayırdık. ALLAH yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır. ALLAH Bilendir, Haberdardır.
Kuran 42:49 Göklerin ve yerin mülkü / yönetimi Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız evlatlar bağışlar, dilediğine erkek evlatlar armağan eder.
****
Sahte Tevrat'ta Tanrı'nın sözde, farklı öğretileri tebliğ etmeye kalkanların öldürülmelerini istediği yazmakta:
Tesniye 13
5 O peygamber ya da düş gören öldürülecek. O, sizi Mısır'dan çıkaran, köle olduğunuz ülkeden kurtaran Tanrınız RAB'be karşı gelmeye kışkırttı. Tanrınız RAB'bin yürümenizi buyurduğu yoldan sizi saptırmaya çalıştı. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldırmalısınız.
6 “Öz kardeşin, oğlun, kızın, sevdiğin karın ya da en yakın dostun seni gizlice ayartmaya çalışır, senin ve atalarının önceden bilmediğiniz, dünyanın bir ucundan öbür ucuna dek uzakta, yakında, çevrenizde yaşayan halkların ilahları için, ‘Haydi gidelim, bu ilahlara tapalım’ derse, 8 ona uymayacak, onu dinlemeyeceksin. Ona acımayacak, sevecenlik göstermeyecek, onu korumayacaksın. 9 Onu kesinlikle öldüreceksin. Onu önce sen, sonra bütün halk taşa tutsun. 10 Taşlayarak öldürün onu. Çünkü Mısır'dan, köle olduğunuz ülkeden sizi çıkaran Tanrınız RAB'den sizi saptırmaya çalıştı. 11 Böylece bütün İsrail bunu duyup korkacak. Bir daha aranızda buna benzer kötü bir şey yapmayacaklar.
12 “Tanrınız RAB'bin yaşamanız için size vereceği kentlerin birinde, içinizden kötü kişiler çıktığını ve, ‘Haydi, bilmediğiniz başka ilahlara tapalım’ diyerek kentlerinde yaşayan halkı saptırdıklarını duyarsanız, 14 araştıracak, inceleyecek, iyice soruşturacaksınız. Duyduklarınız gerçekse ve bu iğrenç olayın aranızda yapıldığı kanıtlanırsa, 15 o kentte yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları kılıçtan geçireceksiniz. 16 Yağmalanan malların tümünü toplayıp meydanın ortasına yığın. Kenti ve malları Tanrınız RAB'be tümüyle yakmalık sunu olarak yakın. Kent sonsuza dek yıkıntı halinde bırakılacak. Yeniden onarılmayacak.
Kuran tabii ki piyasadaki bu sahte Tevrat'ın bu iftirasını da düzeltir. Hiç kimseye inancından ve tebliğinden dolayı tokat dahi atılamaz:
Mearic Suresi 42 bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar.
En`am Suresi 112 İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. bırak onları, düzdükleri iftiralarla başbaşa kalsınlar;
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (60 Mümtehine Suresi)
Bakara Suresi 256 Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah`a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.
Herkes dilediğine inanmakta ve yaşamakta özgürdür ki, ahirette inancından dolayı sorumlu tutulabilsin:
10:99 Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi inanırdı. Öyleyse, sen mi halkı inanmaları için zorlayacaksın?
Kafirun Suresi
109:1 De ki: "Ey inkârcılar."
109:6 "Sizin dininiz size, benim dinim bana."
***
Kuran'da bahsedilen "gökler" evrenler anlamındadır. Bunu delilleriyle anlattım:
http://emre1974tr.blogspot.com/2016/05/goklerevrenler.html
Kuran çoklu evren modeli sunar. Ahiret evreni de bu göklerden yani evrenlerden biridir.
Rabbin Katı adı verilen ahiret evreninin dışındaki diğer tüm evrenlerin yani göklerin Big Crunch ile yok edileceği anlatılır.
Burada da Kuran sahte İncilleri düzeltir. Sahte İncillerde bu dünya ile Ahiret Evreni (Rabbin Katı) birbirine karıştırılmıştır.
Evet Kuran bir çok evrenin var olduğunu söyler. Ama aynı zamanda da bu evrenlerde de birçok gezegenin yani yerin var olduğunu söyler:
Talak 12: Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de onların benzerini/mislini yaratmıştır. Emir/iş ve oluş onlar arasında sürekli iner ki, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve Allah'ın bilgi bakımından her şeyi kuşattığını bilesiniz.
İşte yer ile bahsedilen gerek bizim evrenimizdeki ve gerekse diğer evrenlerdeki yani göklerdeki tüm gezegenlerdir.
İlgili yazımdan kısımlar vermeye devam edelim:
EVRENLER "BÜYÜK ÇATIRTI/BİG CRUNCH" İLE SONLANACAK
Evrenimizin ve diğer evrenlerin (Ahiret Evreni/Evrenleri hariç, çünkü o daima var olacaktır) sonlanışı aynı anda yani birlikte gerçekleşecektir. Daha önce de söylediğimiz üzere, Kutsal Kitabımızda belirtildiğine göre içe çökerek, "Big Crunch" ile meydana gelecektir bu durum:
Enbiya 104. O gün Evren'i kitabın sayfalarını katlar gibi düreriz.Ve onu yaratılışa ilk başladığımız duruma iade ederiz. Bu, üzerimizdeki bir vaattir. Elbette, gerçekleştireceğiz.
Zümer
67. Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü, yeryüzü tamamen O'nun avucudur/avucundadır; gökler de O'nun sağ elinde/kudretinde dürülmüş haldedir. Şanı yücedir O'nun; arınmıştır onların ortak koştuklarından.
Kasas Suresi 88: Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok O'ndan başka. O'nun yüzü dışında herşey helâk olacaktır. Hüküm yalnız O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.
Enbiya 104. ayette bizim evrenimizin çöküşü/preslenmesi anlatılırken, Zümer 67. ayette ise başka göklerin/evrenlerin de aynı akıbeti yaşayacağı belirtilmekte.
Buna karşılık Kasas Suresi 88. ayette ise bizim evrenimizdeki her şeyin (evrenin kendisiyle birlikte) mutlaka yok olacağı vurgulanmakta.
Hac 65: Görmedin mi, Allah yeryüzündekileri ve denizde O'nun emriyle akıp giden gemileri sizin hizmetinize verdi. O'nun izni olmaksızın yerkürenin üstüne düşmemesi için göğü O tutuyor. Allah, insanlara karşı elbette Raûf, Rahîm'dir,
Fatır 41. Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye tutuyor. Yemin olsun, eğer çöküp giderlerse, O'ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Halîm'dir O, Gafûr'dur.
Hac 65. ayette evrenimizin, Fatır 41. ayette ise tüm evrenlerin Big Crunch'a, yani içe çökerek yok olmaya karşı Allah tarafından korunduğu belirtilmekle birlikte, dilediğinde bu içe kapanmayı gerçekleştirebileceği de hatırlatılmakta.
****
Enbiya 19: göklerde ve yerde kim varsa O'na aittir. Ve O'nun katındakiler, O'na ibadet etmekten ne çekinirler ne de yorulurlar.
Rahman 29. göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir iş ve oluştadır.
Nahl 49: göklerdeki ve yerdeki canlı şeyler de melekler de yalnız Allah'a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar. İsra 55: Rabbin, göklerdeki ve yerdeki kimseleri de daha iyi bilir. Yemin olsun biz, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kılmışızdır. Davûd'a da Zebur'u verdik.
Bu ve benzeri diğer ayetlerde tekrar ve tekrar gördüğümüz üzere, diğer evrenlerde de canlı kimseler var. (Tabii bu ayetler bizim evrenimizin dünyamız dışında başka alanlarında da canlı varlıkların olduğunu anlatıyor olabilir ayrıca).
Bunların bir kısmını melekler oluşturmakla birlikte, bir kısmını ise şehitler ve peygamberler gibi cennette şimdiden yaratılarak yaşamaya başlayan özel insanlar/kullar oluşturmakta (bunların dışında başka kimseler de sözkonusu gözüküyor).
İsra 44. Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O'nu tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini fark edemezsiniz. O Halîm'dir, Gafûr'dur.
****
Kısacası Kuran sadece birçok evren ve birçok gezegen var demekle de kalmıyor, bu diğer evrenlerde ve gezegenlerde yaşayan canlıların da olduğunu açıkça söylüyor.
Zaten Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreninde sonsuz yaşamlarına çoktan başlamış olan birçok canlı var. Peygamberler ve şehitler de bu aileye dahildir.
****
Ve Kuran böylece piyasadaki sahte İncillerin birkaç hatasını daha düzeltmiş oldu:
1- Ahiret yaşantısı bizim dünyamızda veya evrenimizde değil, Rabbin Katı (İndallah) adı verilen Ahiret Evreninde olacaktır.
2- Bizim dünyamız ve evrenimiz diğer evrenlerle birlikte Big Crunch ile yok edilecektir. Bir tek Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreni sonsuza dek yaşayacaktır.
3- Şu anda da peygamberler ve şehitler gibi aşırı iyi insanlar Ahiret Evreninde yaratılmış ve yaşıyor durumdalar. Bu istisna insanlar kıyamet gününü beklemeden, ölür ölmez cennet yaşamlarına bedenen başlamışlardır.
4- Ruhlar alemi falan yoktur. Ahiret Evreni de ve diğer evrenler de tıpkı bizim evrenimiz gibi fizikseldir. Zaten ayetlerde bahsedilen ruh ifadesi de vahiydir(ayetlerde ruh; Vahiy, vahiy meleği ve vahiy kitabı anlamlarında kullanılmıştır, kısaca ruh=vahiy).
****
Piyasadaki sahte Tevrat'ta sözde, Tanrı masum insanlara başkalarının günahlarını yükleyip hesabını sormaya kalkıyor:
Mısır'dan Çıkış 20: 5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.
Elbette kutsal Kuran piyasadaki Tevrat'ın bu iftirasını da düzelterek işin aslını bize öğretiyor. Masum biri asla başkasının günahından sorumlu tutulmaz. Herkes kendi yaptıklarından ve kendi karakterinden sorumludur:
Kuran 17:15 Kim doğru yola gelirse kendisi için yola gelmiş bulunur. Kim saparsa kendi aleyhine sapar. Hiç kimse başkasının yükünü çekmez. Biz bir elçi göndermeden hiç kimseyi cezalandırmayız.
****
Sahte Tevrat güneşin ve ayın ışığını şöyle anlatır:
Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. [Tekvin 1:16]
İlginç olan, hem güneşin hem de ayın ışığını tanımlamak için "ışık" anlamına gelen aynı İbranice "ma'owr" kelimesinin kullanılmasıdır. Bu kelime tam anlamıyla yorumlanırsa, o zaman bilimsel olarak yanlıştır, çünkü güneş ve ayın ışık yayma konusunda benzer olduğunu gösterecektir.
Gerçek şu ki, güneş kendi ışığını yayarken, ay bir ayna gibi güneşten gelen ışığı yansıtır. Kuran'da güneş ve ay şöyle tarif edilmektedir:
25:61 Göğe takım yıldızlar vareden ve ona bir lamba ve parlayan bir ay yerleştiren çok yücedir.
Kuran açıkça Güneşi ısı ve ışık kaynağı olarak tanımlarken, ay içinse sadece parlayan/ışığı yansıtan anlamlarında bir ifade kullanarak yine işin doğrusunu gösterir.
ve böylece Kutsal Kuran, piyasadaki sahte Tevrat'ın bir hatasını daha düzeltir.
****
Bir hadis kitabı olan Bible şöyle der;
Eyüp 26:11
"Göklerin direkleri sarsılır,
Şaşkına dönerler O azarlayınca."
Ama bilindiği üzere uzay direkler/sütunlar olmaksızın inşa edilip genişletilmiştir.
İşte Kutsal Kuran burada yine işin gerçeğini yazarak piyasadaki sahte İncilleri düzeltir;
Kutsal Kuran:
31:10 Gökleri direksiz-desteksiz yarattı; görüyorsunuz onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert ve bereketli çifti filizlendirdik.
****
Bakara
36. Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanma imkânı olacaktır."
37. Bunun üzerine Âdem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvâb'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; Rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar.
38. Hepiniz oradan aşağı inin. dedik. Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.
36. ayette ilk insan olan Adem ve eşinin yasak ağaca yaklaşması sonucu aşağıya inmelerinden bahsedilirken, 38. ayetteki ifadeler ise , bu dünya için yaratılan bazı diğer insanların da topluca inmesine işaret ediyor. Çünkü 36. Ayette zaten emir veriliyor, 38 ayette ise tekrardan hem de bu sefer “hepiniz inin” denilmesi ve ayrıca onlara elçiler geleceğinin de söylenmesi bu düşünceyi kuvvetlendiriyor.
Kısacası, bahçede ikiden fazla insan yaratılmıştı. Bu sonlu evrenimiz ve imtihan için var edilmişlerdi en başından. Hepsi dünyaya indirilecekti zaten ama Adem ve eşi yaptıkları hata yüzünden daha önceden oradan çıktılar. Diğerleri ise sonradan geldiler.
Böylece Kutsal Kuran piyasadaki sahte İncillerin bir hatasını daha düzeltir.
****
Cinler, Hıristiyanların inandığı şekilde düşmüş melek veya cehennemdeki görevliler falan değiller.
Cinler tıpkı insanlar gibi imtihan edilen varlıklardır. İyileri ve kötüleri vardır. Biyolojik varlıklardır ama insanlardan farklı fiziksel özellikleri vardır. Örneğin görünmez olabilirler ve telepatik etkileri kuvvetlidir vs...
Şeytan ise cin ve insanların kötülerine, saptırıcı olanlarına verilen sıfat isimdir.
İblis de şu meşhur cin şeytanın özel adıdır. Yani şahsi isimdir.
Ayetlerde bu bilgiler net bir şekilde verilir:
Nas Suresi
114:1 De ki: "insanların rabbine sığınırım.
114:2 İnsanların yöneticisine, yönlendiricisine,
114:3 İnsanların ilahına.
114:4 Kıvrılıp kıvrılıp saklanan, sinip sinip gizlenen vesvesenin / o sinsi, o aldatıcı şeytanın şerrinden,
114:5 İnsanların göğüslerine kuşkular, kuruntular sokar o;
114:6 Cinlerden de olur, insanlardan da."
****
Kutsal Kuran 6:146 Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sığır ve koyunun da yağlarını haram ettik; ancak sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları veya kemiklerine karışmış olanlar hariç. Aşırı gitmelerinden ötürü onları böyle cezalandırdık. Biz doğru sözlüyüz.
Tırnaklı hayvanlar ve Şabat gibi yasaklar, bir kavim için geçici cezalar ve sınavlardı.
Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeni olan İsa/Yuşa ve de Tevrat'tan kısa bir süre sonra gelen İncil, bu yasakların son bulduğunu zaten bildirmiştir. Tabii o dönemde İsa/Yuşa peygambere verilen gerçek İncil'den bahsediyorum:
Kutsal Kuran 3:50 " ‘Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram edilen bazı şeyleri helal etmek için gönderildim. Size Rabbinizden bir kanıt getirdim. ALLAH'ı dinleyin ve beni izleyin.
****
İslam'da servet edinme miktarına hiçbir sınırlama yoktur, yeter ki helal yollardan elde edilsin. Eğer bir sınır olsaydı belli bir altın veya elmas ağırlığına/miktarına denk gelecek zenginlik sınırı koyulurdu ama ayetlerde böyle bir kısıtlama kesinlikle yoktur.
****
Ayetlerde cennettekilerin cehennemdekilerden farklı olarak, ilk ölüm dışında ölümü tatmayacakları vurgulanıyor. Cennettekiler sonsuza dek yaşarken, cehennemdekiler ise bir gün cehennemin kendisiyle birlikte yok edilecek olabilirler.
Saffat 55. Baktığında, onu cehennemin ortasında bulur. 56. "ALLAH'a andolsun, az kalsın sen beni de mahfedecektin," der. 57. "Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de şimde seninle birlikte olurdum." 58-59. Biz ilk ölümümüzden başka ölecek değiliz ve biz azaba uğrayacak da değiliz.
Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.(Duhan Suresi 56. ayet)
Sadece Cennet sonsuza kadardır.
Evet, cennettekiler sonsuza kadar yaşayacak, cehennemdekiler ise bir gün cehennemle helak olacaktır.
Ve vermiş olduğum bu ayetlere göre cennettekiler ömürlerinde bir kez ölümü tadacaklardır. Yani, dünyadaki ölümleri. Ama cehennemdekiler ikinci bir ölümü tadacaklar. Çünkü onlar bir kez dünyada öldüler ve şimdi de cehennemde bir kez daha ölecekler.
Cennettekiler toplam bir ölüm, cehennemdekiler ise toplam iki ölüm yaşamış olacaklar.
Bu ayetlerin bize verdiği bir başka bilgi de reenkarnasyon diye bir şeyin olmadığıdır. Çünkü Allah'ın dediği gibi, yeryüzünde ölümün tek bir tadı vardır.
Ve;
Kutsal Kuran
40:40 "Kim bir kötülük işlerse, ancak misliyle cezalandırılır. Erkek olsun, kadın olsun, kim bir makbul olarak iyilik yaparsa, işte onlar, sınırsız rızık alacakları cennete girerler. "
6:160 Kim bir iyilik ile gelirse ona onun on katı verilir. Kim bir günahla gelirse ona ancak misliyle karşılık verilir. onlara zulmedilmez.
1- Cehennem bir gün bitecektir.
2- Reenkarnasyon yoktur.
3- Mükafat, cezadan daima daha büyük ve ebedîdir.
4- Cennettekiler, ancak bir ölümü (dünyadaki ölümlerini) tatmışlardır. Ama cehennemdekiler ikinci bir ölümü tadacaklar (dünyadaki ölümlerine ek olarak cehennemde bir kez daha ölecekler).
****
Kur'an-ı Kerim, Ay, Güneş ve Dünyanın farklı yörüngelerde hareket ettiğini söyleyerek sahte İncillerdeki hataları bir kez daha düzeltir:
36:40 Güneş'in Ay'a ulaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
36:38 Güneş kendine özgü bir durak noktasına / bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Aziz, Alim olanın takdiridir bu.
21:33 O odur ki, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yarattı. Herbiri bir yörüngede yüzmektedir.
****
Kuran'da Azrail isminde bir melek yoktur. Ölüm melekleri genel olarak zikredilmiş olup sayılamayacak kadar çokturlar. Yani katrilyonlarca tane bile olabilirler. Ve ayetlerde can almakla görevli bu meleklerin hiçbirinin adı geçmiyor. Tıpkı yazıcı melekler gibi.
****
Günde üç vakit namaz kılma farzı vardır.
Kuran'da namazın ve de diğer ibadetlerin de tüm detayları anlatılmaktadır.(zaten tüm ibadetlerin nasıl yapılacağı bir tek Kuran'da anlatılmaktadır, buna karşılık hadisler adı verilen rivayetlerin/dedikoduların hiç bir ibadeti anlatma durumu olamaz)
https://www.kurandakidin.com/2011/10/36-kuranda-inanc-konulari-namaz-zekat-oruc-ve-hac/
Gerçek İncil ve gerçek Tevrat'ta bu bilgi vardı. Fakat sahte İncil ve Tevrat'ta bu bilgiler çıkarılıp unutulmuştur.
Geriye kırıntılar kaldı.
Daniel 6;10
Daniel fermanın yayınlandığını öğrenince, pencereleri Yeruşalim'e açılan üst kattaki odasına gitti. Günde üç kez dizlerinin üzerine çöktü ve daha önce yaptığı gibi Tanrısına şükrederek dua etti.
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIxnEgNRRUFH4JnpoLCQmzymRpiB6ixN7_y2EAABTs8X3yFxADUow39kEdU27lP660WwsGPodBhPQ5RmrBJO2g_Dh8dXfCledvDccxjF19EjNrHQmmu1OuNjDQDdcXcFIxqwBmqBM9oejQ/s1600/Kneeling.Poynter%2527s_Daniel%2527s_Prayer.fair+use.jpg
Matta 26:39, "Yüzü yere kapanıp dua etti."
http://deepwellswithglennmyers.blogspot.com/2013/01/practices-of-prayer-in-early-church.html
****
Ve;
Hanok Kitabı
Protevangelion
İsa Mesih'in Çocukluk İncili
Thomas'ın Bebeklik İncili
İsa Mesih'in Kitabı
Nikodim İncili (Pilatus'un İşleri)
Havarilerin İman İmanı (tarih boyunca)
Havari Pavlus'un Laodikyalılara Mektubu
Havari Pavlus'un Seneca'ya Mektupları, Seneca'nın Pavlus'a Mektupları
Pavlus ve Thekla'nın Elçileri
Clement'in Mektupları (Clement'in Korintlilere Birinci ve İkinci Mektupları)
Barnaba'nın Mektubu
Ignatius'un Efeslilere Mektubu
Ignatius'un Magnesians'a Mektubu
Ignatius'un Trallian'lara Mektubu
Ignatius'un Romalılara Mektubu
Ignatius'un Philadelphians'a Mektubu
Ignatius'un Smyrnea'lılara Mektubu
Ignatius'un Polycarp'a Mektubu
Çoban Hermas (Görünümler, Emirler ve Benzerlikler)
Herod'un Vali Pilatus'a Mektubu
Pilatus'un Herod'a Mektubu
Petrus'un Kayıp İncili
Polikarp'ın Filipililere Mektubu
Susana'nın Tarihi
Adem ile Havva'nın Şeytan ile Çatışması (İlk ve Adem ve Havva'nın İkinci Kitabı)
Hanok'un Sırları (Slav Hanok veya İkinci Hanok olarak da bilinir)
Süleyman'ın Mezmurları
Süleyman'ın Kasideleri
Aristeas'ın Mektubu
Makabilerin Dördüncü Kitabı
Ahikar'ın Hikayesi
Oniki Patriğin Vasiyetnameleri
Ve orada İnsanların yazdığı bu tür hadis kitapları çoktur. Rahipler ve diğer din adamları vb. bu kitaplardan bazılarını İnjeel veya Kutsal kitap veya Tevrat veya Psalms olarak benimsemişler ve insanlara bu yalanı benimsetmişlerdir.
Bunların hepsi insanoğlunun ve diğer kulların yazdığı hadis kitaplarıdır.
Tıpkı Buhari ve Tirmizi gibi.
Bunların hiçbiri kutsal kitap değil, bunların hiçbiri ayet değil.
Bu kitapları reddetmek gerçek İncil'i reddetmek değildir.
Ve tarihte bu kitaplarla birlikte, memleketim olan Bursa'da da Teslis inancı kabul edildi ve insanlara aşılandı.
Din adamlarının yönlendirmesiyle insanlar Matta ve Markos gibi hadis kitaplarını İncil olarak benimsediler.
Gerçek İncil İsa Peygambere indirilen kitaptır ve şu an piyasada yoktur.
Şu an için elimizdeki tek gerçek kutsal kitap Kuran'dır.