Teğabün
3. gökleri ve yeri hak/gerçek
olarak yarattı;
sizi biçimlendirdi ve görünüşlerinizi
güzel yaptı.
Yalnız
O'nadır
dönüş.
Talak
12: Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de onların
benzerini/mislini yaratmıştır.
Emir/iş
ve oluş onlar
arasında
sürekli iner ki, Allah'ın
her şeye
kadir olduğunu
ve Allah'ın
bilgi bakımından
her şeyi
kuşattığını
bilesiniz.
Evvelki
yazılarımda
Kuran'da, Rabbimizin yaratt
ığı
birden fazla (ama
sınırlı
sayıda)
gökten/evrenden bahsedildi
ğini
, ve bunlar
ın aras
ından
sonsuzluk
/ölümsüzlük
yurdunu içeren Ahiret Evreni'nin ise "Rabbin Kat
ı”
olarak isimlendirildi
ğini
göstermi
ştim:
http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/zaman-zamanszlk-ve-rabbin-kat.html
http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/ahiret-evrenirabbin-kat-ve-ebedi-yasam.html
Ve de
şehitler
veya elçiler gibi iyilikte çok ileri seviyede olan bir k
ıs
ım
insan
ın,
şimdiden
yani k
ıyameti beklemeden
bu farkl
ı fizik
yasalar
ına sahip evrende
tekrar yarat
ılarak
nimetlerle dolu ya
şamlar
ına
ba
şlad
ıklar
ın
ı
anlatm
ışt
ım
.
http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/islamda-canllarn-ruhu-hayaleti-yoktur.html
Bu çalışmamda
da hem ayetlerde yaratılan
evrenler hakkında
verilen diğer
bilgileri sunacağım,
hem de bu birden fazla ama sınırlı
sayıda
(zaten tüm sayılar
sınırlıdır)
evrenin var olduğunu
gösteren farklı
yeni delilleri de
paylaşacağım.
Öncelikle
belirtmeliyim ki, "Rabbin Katı"
adı verilen
ahiret evreninin/mekanının
da birden fazla evreni içinde barındıran
bir yapı
olabileceğini
de gördüm. Yani cennetler ve de cehennem kendi içlerinde de ayrı
ayrı
evrenler olabilir , ya da
gruplar halinde birkaç evrenin içinde olabilirler. Ve eğer
öyleyse, Rabbin Katı
bu alt evrenleri bünyesinde
barındıran
mekan/kat olmakta.
-Gerçekten, senin Rabbinin
katında bir
gün, sizin saymakta olduklarınızdan
bin yıl
gibidir. (Hac Suresi, 47'den
alınma)
Melekler
ve Rûh, miktarı ellibin
yıl olan
bir günde yükselirler ona.
(Mearic 4)
Ayetlerde
bizim evrenimiz ve ayrıca
ahiret evreni/evrenleri(Rabbin
Katı) birçok
ayrıntısıyla
anlatılmakla beraber,
diğer evrenler
hakkında
genel ifadeler kullanılmaktadır.
Bu
arada hatırlatmak
gerekir ki, Arapçada 7 (yedi) ifadesi aynı
zamanda çokluğu
belirtir. Yani ayetlerde 7 gök denildiğinde
rakamsal olarak yedi evrenden bahsediliyor olabileceği
gibi, çok sayıda/birçok/birden
fazla sayıda
gök/evren de kastediliyor olabilir.
Talak 12:
Allah O'dur ki, yedi göğü
ve yerden de onların benzerini/mislini yaratmıştır.
Emir/iş ve
oluş onlar
arasında
sürekli iner ki, Allah'ın
her şeye
kadir olduğunu
ve Allah'ın
bilgi bakımından
her şeyi
kuşattığını
bilesiniz.
Bu
ayette de "yedi" kelimesini çokluk belirten ifade olarak
ele alınca
bize "birçok evrenin ve de mislince de yerin/gezegenin
yaratıldığı"
bilgisinin verildiğini
görüyoruz zaten ("yedi göğü
ve yerden de onların benzerini/mislini yaratmıştır").
Ve bu bağlamda
yeryüzünün de gökteki gezegenlerden biri olduğu
vurgusu da yapılmış
oluyor tabiatiyle.
Ama
böyleyse bile, yani rakamla yedi evrenden değil
de birçok evrenden bahsediyorsa bile ayetler, burada anlatılan
asla günümüzde bazı
bilimadamlarının
inanmaya çalıştığı
gibi "sonsuz paralel
evrenler" değildir.
Sınırlı
sayıdadır
ve aynı şekilde
mislince olan içlerindeki gök cisimleri de belli bir sayıdadır.
Zaten gerçekte sonsuz sayıda
hiçbirşey
olamaz. Sonsuzluk yurdunda da yaşımız
hiçbir zaman sonsuza ulaşmayacak
ama yaşam
sürecimiz (her yıl
bir yaş artarak)
sonsuza dek durmadan sürecektir. Yani süreç sonsuza dek devam
edebilir ama başlangıcı
olan veya zaman mekan içinde
olan sayı
hiçbirzaman sonsuza
ulaşmaz.
(Bu
ve ilgili ayetleri; dünyanın
7 kat katmanı ile
yerküremizin etrafını
saran atmosferin 7 katmanını
anlattığı,
veya atomların
7 katmanını,
ya da galaksileri anlattığı
şeklinde
farklı farklı
yorumlayanlar da vardır.
Bana göre ise bu yorumlar ancak ayetin ikincil-üçüncül, yani yan
anlamları
olabilir).
Ayetlerde
"gök" kelimesinin hem bir gezegeni veya gökcismini
sarmalayan gökyüzü, hem de evren anlamında
kullanıldığı
açık.
Ama özellikle/çoğunlukla
evren kastedilmektedir bu ifade ile... Yani "gökler"
denildiğinde
"gezegenler ve göklerini" kapsayan bir anlam da olmakla
birlikte, daha çok "evrenler" anlatılmaktadır
Kuran'da...
Ayrıca
"gökte" ifadesi ile bazen evrenimizin dışında
olan şeyler
de anlatılmaktadır.
Çünkü "yön olarak" bizim için göğe
denk gelmektedir kainatımızın
dışındakiler
de...
Muminun Suresi 17: Yemin olsun, biz sizin
üstünüzde yedi yol yarattık!
Ve biz yaratılıştan/yaratılmışlardan
gafil de değiliz.
"Üstünüzde
yedi yol yarattık"
sözünü kimi yorumcular bedenimizdeki yollar (örneğin
damarlar, sinirler, akupunktur enerji yolları
vb.) olarak görürken, kimi
ise vücudumuzdaki yedi çakrayı
anlattığını
iddia etmektedir. Ama tabii
aslında
yine yedi gökten veya "çok sayıda"
evrenlerden/göklerden bahsetmekte ayet. Diğer
görüşler
ise yine ikincil-üçüncül anlamları
olarak ele alınabilir...
Nebe
12. Üstünüzde yedi sağlam/aşınmaz
kurduk. 13.
Bir de parıl
parıl
parlayan kandil yerleştirdik.
***
AYETLER
IŞIĞINDA
"EVRENLERİN
BİRBİRİNDEN
AYRI OLDUĞU"
VE "İÇİÇE
OLDUĞU"
2 FARKLI MODEL AKLA GELMEKTE
1.
Başlangıçta
bu
evrenlerin/göklerin
birlikte ve
bütünlük içinde yaratıld
ığın
ı
ve sonra ayrıldığını
görüyoruz:
Nuh 15: "Görmediniz mi,
Allah yedi göğü ahenkli
bir bütün olarak nasıl yarattı?İnkar
edenler gökler ve yer birbirleriyle bitişik
iken onları ayırdığımızı
görmüyorlar mı?
(Enbiya 30).
Kuran'da
anlatılan
Big Bang ile yoktan yaratılma
ve göğün
genişlemesi
sadece bizim evrenimizi kapsamıyor.
Aynı zamanda
diğer
evrenler de yoktan yaratılıyor
ve onlar da genişliyor.
Bakara
Suresi 117: O, gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir şeyi
yaratmak isteyince sadece "ol!" der, oluverir.
Enam
101. Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Eşi
olmadığı halde
nasıl olur
da çocuğu
olur? Her şeyi
O yaratmıştır
ve O, her şeyi
bilendir.
Zariyat
47: Göğü
gücümüzle biz kurduk ve onu biz genişletmekteyiz.
Rahman
7: Göğü
yükseltti ve ölçüyü/dengeyi koydu.
Rad
2: Görebileceğiniz
bir direk olmadan gökleri yükselten, sonra tüm yönetime egemen
olan, güneşi
ve ayı buyruk
altına alan
ALLAH'tır.
Hepsi belli bir süre için akıp
gitmektedir. Tüm işleri
kontrol eder ve ayetleri detaylı
olarak açıklar
ki Rabbinizle kavuşma konusunda kuşkunuz
kalmasın.
Göklerin/evrenlerin
yükseltilmesi ifadesi, onların
genişletilmesi
anlamına
da gelmektedir.
Ayrıca
bu uzaklaşma
evrenler arasında
da gerçekleşiyor
olabilir. Eğer
böyle ise Big Bang ile sadece galaksiler yıldızlar
değil,
evrenler de ortaya çıktı
ve birbirlerinden
uzaklaşıyorlar,
ve de ileride Big Crunch ile de sadece bizim içinde bulunduğumuz
evren değil,
tüm evrenler (ahiret evreni/evrenleri hariç) aynı
tekilliğin
içine kapanacaklar/çökecekler demektir. Ama elbette ki evrenlerin
herbiri aynı anda
ama ayrı ayrı
içe kapanma tekilliğini
yaşayıp
ondan sonra da birbirleriyle bütünleşerek
tek bir noktada yok oluş
aşmasına
geçecek de olabilir.
Elbette
ki tüm bu evrenler, Ahiret Evreni/Evrenleri de dahil olmak üzere
maddidir. Bütün yaratılmışlar
böyledir ve "madde ötesi alem, ruhlar alemi" gibi
safsatalar ise ruhçu öğretinin
zihinlere yerleştirdiği,
tamamen İslam
dışı
kabullerdir.
Ve
yoktan varedilen bu alemlerin hepsi de gerçektir:
ANKEBUT
44.
Allah gökleri de yeri de hak/gerçek
olarak yaratmıştır.
Kuşkusuz,
bunda, iman sahipleri için mutlak bir mucize
vardır.
http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/madde-de-gercektir.html
2.
Yedi
kat gök ile ilgili ileri sürülebilecek bir diğer
görüş de
evrenlerin içiçe geçmiş
tek bir bütün yapı
oluşturduğu
düşüncesi
olacaktır.
Yani bizim evrenimiz en içteki ilk kat, ikinci evren ise onu
çevreleyen daha büyük boyuttaki ikinci kat, diğerleri
de yine aynı
şekilde
hep bir önceki evreni (ve de daha öncekileri) içine alan bir
yapı...
Ama eğer
böyle tüm evrenler içiçe aslında
toplamda tek bir mega, hiper evreni oluşturuyorsa
yine bu yapının
çifti olarak, ondan ayrı
bir başka
yapının
da olduğunu
düşünebiliriz.
Bu modelde de yine evrenler genişlemekte
ve sonları bir
kara delik tekilliğinde
olmaktadır
elbette.
EVRENLER
BAŞLANGIÇTA
SIVI FORMDAYDI
Yoktan
varedilen evrenlerin öncelikle su veya su gibi sıvı
bir aşamada
var oldukları daha
sonra ise diğer
formlara ulaştıkları
anlaşılıyor:
Hud
7: O, odur ki, gökleri ve yeri altı
günde yaratmıştır.
O'nun arşı da
su üzerinde idi. Böyle yapması,
iş ve
davranış yönünden
hanginizin daha güzel olduğunu
belirlemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuşkusuz,
sizler ölümden sonra diriltileceksiniz!" dediğinde,
küfre batanlar hemen ve kesinlikle şöyle
derler: "Bu apaçık
bir büyüden başka şey
değildir."
O
küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve yer bitişik
idi, biz onları ayırdık.
Her canlı şeyi
sudan oluşturduk.
Hâlâ iman etmeyecekler mi? (Enbiya
30).
Zaten
son bilimsel bulgular da evrenimizin ilk halinin sıvı
formda olduğunu
göstermekte.
Fussilet Suresi
11 Sonra
buhar/duman halindeki göğe
yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi:
"İsteyerek
veya istemeyerek gelin!" Onlar şöyle
dediler: "İsteyerek
geldik!"
12 Böylece onları,
iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe
kendi iş ve oluşunu
vahyetti. Ve biz, arza en yakın
göğü kandillerle ve bir
korumayla donattık. İşler
bunlar Azîz ve Alîm olanın
takdiridir.
Her
evrenin farklı
işlevi
ve özellikleri var. Ayrıca
evrenlerin
yarat
ılmas
ı/düzenlenmesi
sonucunda dünyaya en yak
ın
gö
ğün, yani bizim
evrenimizin yıld
ızlarla
donat
ıld
ığın
ı
görüyoruz
burada.
Bu bilgi ba
şka ayetlerde
de verilmektedir:
Saffat 6. Biz o yakın
göğü bir süsle,
yıldızlarla
süsleyip donattık.
Mülk 5: Yemin olsun ki, biz en yakın
göğü kandillerle
süsledik ve onları şeytanlara ateş
taneleri yaptık.
O şeytanlar
için çılgın
ateş azabını
da hazırladık.
Ve,
içinde ya
şad
ığım
ıza
evrene özgü bir durum
gibi
gözüküyor, y
ıld
ızlar
içermesi... Di
ğer
evrenlerde
(en azından
bazılarında)
ise bamba
şka bir
yapı
sözkonusu olmalı.
Zaten Ahiret Evreni'nde, özellikle cennette
ışık
ve
ıs
ı
için Güne
ş'in,
yani y
ıld
ızlar
ın
kullan
ılmad
ığını
şu
ayet doğrultusunda
düşünebiliriz:
İnsan
Suresi 13. Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne bir
güneş görürler
orada ne de kavurucu bir soğuk...
(Tabii
burada sadece kavurucu sıcak
görülmeyeceği
de kastediliyor olabilir. Buna karşılık
yıldızların
üzerindeki ateş
ortamının
cehennemi andırdığına
vurgu vardır
bazı
ayetlerde).
Rabbin
Kat
ı ad
ı
verilen Ahiret Evreninde fizik yasalar
ı
da bizim evrenimizden biraz farkl
ı,
ayetlerde anlat
ıld
ığı
üzere...(bu konuya yukar
ıda
linklerini verdi
ğim
yaz
ılar
ımda
de
ğinmi
ştim).
***
YARATILIŞIN
ÇİFTLER
HALİNDE
OLMASI DA EVRENİN
TEK OLMADIĞINA
İŞARET
EDER
Bilindiği
üzere Kuran'da herşeyin
çiftler halinde yani birden fazla sayıda
yaratıldığı
anlatılmakta:
Yasin
36: Şanı
yücedir o Allah'ın
ki toprağın
bitirdiklerinden, onların
öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri
yaratmıştır.
Zariyat 49: Öğüt
almanız için de herşeyi
çiftler halinde yarattık.
Bu bağlamda;
evren de yaratılmış
bir kul olduğuna
göre, tek ve eşsiz
olmamalı zaten.
Tüm yaratılmış
varlıklar
eşlidir.
Kıyamet sonrası
geriye sadece "Rabbin Katı”,
yani Ahiret Evrenleri
kalacak ama yine birden fazla
evren içindekilerle yaşıyor
olacaktır
(ayetlerde "ahiret göklerinin" ve de "yerkürelerinin"
sonsuza dek varolacağı
vurgulanmakta).
Kısacası;
birden fazla evren yaratıldığının
dolaylı da olsa bir başka
anlatımını
da bu ayetler sunmaktadır.
Eşi
ve benzeri olmayan bir tek yüce Allah'dır.
Yarattığı
kulların
ise eşleri(aynı
veya zıt),
yani kendilerinin birden fazla sayıda
olmaları
sözkonusudur.
***
EVRENLER
"BÜYÜK ÇATIRTI/BİG
CRUNCH" İLE
SONLANACAK
Evrenimizin ve diğer
evrenlerin (Ahiret Evreni/Evrenleri
hariç, çünkü o daima var olacaktır)
sonlanışı aynı
anda yani birlikte gerçekleşecektir.
Daha önce de söylediğimiz
üzere, Kutsal Kitabımızda
belirtildiğine göre içe
çökerek, "Big Crunch" ile meydana gelecektir bu durum:
Enbiya 104. O gün Evren’i kitabın
sayfalarını
katlar gibi düreriz.Ve onu yaratılışa
ilk başladığımız
duruma iade ederiz. Bu, üzerimizdeki bir vaattir. Elbette,
gerçekleştireceğiz.
Zümer
67. Allah'ı,
kadrine/şanına
yaraşır
şekilde
tanıyamadılar.
Oysaki kıyamet
günü, yeryüzü tamamen O'nun avucudur/avucundadır;
gökler de O'nun sağ
elinde/kudretinde dürülmüş
haldedir.
Şanı
yücedir O'nun; arınmıştır
onların
ortak koştuklarından.
Kasas Suresi 88: Allah'ın
yanında
diğer bir
tanrıya
daha kulluk etme. İlah
yok O'ndan başka.
O'nun yüzü dışında
herşey
helâk olacaktır.
Hüküm yalnız
O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.
Enbiya 104.
ayette bizim evrenimizin çöküşü/preslenmesi
anlatılırken,
Zümer 67. ayette ise başka
göklerin/evrenlerin de aynı
akıbeti yaşayacağı
belirtilmekte.
Buna
karşılık
Kasas Suresi 88. ayette ise bizim evrenimizdeki her şeyin
(evrenin kendisiyle birlikte)
mutlaka yok olacağı
vurgulanmakta.
Hac
65: Görmedin mi, Allah yeryüzündekileri ve denizde
O'nun emriyle akıp
giden gemileri sizin hizmetinize verdi. O'nun izni olmaksızın
yerkürenin üstüne düşmemesi
için göğü O tutuyor. Allah, insanlara karşı elbette
Raûf, Rahîm'dir,
Fatır
41. Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye tutuyor. Yemin
olsun, eğer
çöküp giderlerse, O'ndan başka
hiç kimse onları
tutamaz. Halîm'dir O, Gafûr'dur.
Hac
65. ayette evrenimizin, Fatır
41. ayette ise tüm evrenlerin Big Crunch'a, yani içe çökerek yok
olmaya karşı
Allah tarafından
korunduğu
belirtilmekle birlikte, dilediğinde
bu içe kapanmayı
gerçekleştirebileceği
de hatırlatılmakta.
***
Zümer
68. Sura üflenmiştir;
Allah'ın
dilediği
kimseler dışında
göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp
yere yıkılmıştır.
Sonra sura bir daha üflenmiştir.
İşte hepsi
ayağa
kalkmış
bakıyorlar.
Bu 68. ayette bahsedilen "istisna kimseler",
yani o anda ölmeyecek veya bu deh
şeti
deneyimlemeyecek ki
şiler
listesine, cennette
şimdiden
ya
şamakta olan kullar da
dahildir.
Onların içinde bulunduğu evren sonsuza dek var olacaktır, belirttiğimiz üzere.
Neml 87: Sûra üfürüleceği
gün, Allah'ın
dilediği
dışında
herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet
içinde kalacaktır.
Hepsi boynunu bükmüş
bir halde O'nun huzuruna gelir.
***
"ARZU
DELİLİ"
DE AHİRET
EVRENİNİN
ÇOKTAN YARATILMIŞ
OLDUĞUNA
İŞARET
EDER
Ayrıca
,
Allah'ın
varlığını
ve sonsuz yaşamın
gerçekliğini
gösteren meşhur
"Arzu Delili" de Ahiret Evreninin ve de ya
şant
ıs
ın
ın
şimdiden var oldu
ğuna
kan
ıt olu
şturur
diye düşünüyorum.
Çünkü insanlar ya
şam
ların
ın
hemen
/kesintisiz devam
etmesini ister.
Genlerinde,
programlarında
bu arzu kodlanmış
gibidir. Kimse
tekrar
dirilmek için binlerce veya milyonlarca yıl
beklemek istemez. Bu ba
ğlamda
ölümünden hemen sonra cennet ya
şam
ına
kavu
şan
bir
kısım
da olsa kulların
olduğunu
kabul etmek daha rasyoneldir arzu deliline göre.
Arzu
Delili'nin ne olduğu
ve de ayrıntıları
için Caner Taslaman'ın
ilgili kitabı
şuradan
ücretsiz
okunabilir:
http://www.canertaslaman.com/2012/08/arzu-delili-arzulardan-allaha-ulasmak/
Dediğim
gibi Arzu Delili ahiretin yaşamının
şu
anda da var olduğunu
gösteriyor bence. Bunu da şöyle
maddelendirelim:
1-
İnsanlar
ın
do
ğal ve sa
ğl
ıkl
ı
arzular
ın
ın
genelde kar
şıl
ığı
oldu
ğunu görüyoruz
(örne
ğin su içme
arzusunun kar
şıl
ığı
olarak suyun bulunmas
ı/var
olması vb...)
.
2- Hemen hiç kimse binlerce veya milyonlarca y
ıl
yok olmuş
vaziyette kalmak
/beklemek
istemez, ara verilse bile ya
şant
ıs
ın
a
en kısa
zamanda devam etmek ister, özellikle cennet hayatına
hemen kavuşmak
ister.
3- Bu ba
ğlamda
en azından
hakeden
bazı
kullar hiç
bekletilmeden cennette
şimdiden
yarat
ılarak sonsuz
ya
şamlar
ına
başlamışlardır
. (ve dolay
ıs
ıyla
bunun gerçekle
şti
ği
bir mekan
/mekanlar
mevcuttur).
Bunun
yanı sıra,
arzu deliline göre insanların
arzu ettiği
nimetler çoğunlukla
evvelden yaratılmış
yani hazır
durumdadır.
Bu açıdan
da arzu deliline göre yine cennetin gelecekte değil
de şimdiden
var olduğunu
düşünmek
daha mantıklı
olandır.
Ayrıca
bu bakış
açısı/sorgulama,
dünyadaki nimetlerin benzerlerinin cennette de olduğunun
bir başka
ispatını
da sunmakta.
*
* *
Enbiya 19: göklerde ve yerde kim varsa O'na aittir.
Ve O'nun katındakiler,
O'na ibadet etmekten ne çekinirler ne de yorulurlar.
Rahman
29. göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir iş
ve oluştadır.
Nahl 49: göklerdeki ve yerdeki canlı
şeyler de melekler de yalnız
Allah'a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar. İsra
55: Rabbin, göklerdeki ve yerdeki kimseleri de daha iyi bilir. Yemin
olsun biz, peygamberlerin bir kısmını
bir kısmına
üstün kılmışızdır.
Davûd'a da Zebur'u verdik.
Bu ve benzeri di
ğer
ayetlerde
tekrar ve tekrar
gördüğümüz
üzere, di
ğer
evrenlerde de canl
ı kimseler
var.
(Tabii bu ayetler bizim
evrenimizin dünyamız
dışında
başka
alanlarında
da canlı
varlıkların
olduğunu
anlatıyor
olabilir ayrıca).
Bunlar
ın
bir k
ısm
ın
ı
melekler olu
şturmakla
birlikte, bir k
ısm
ın
ı
ise
şehitler ve
peygamberler gibi cennette
şimdiden
yarat
ılarak ya
şamaya
ba
şlayan özel
insanlar/kullar olu
şturmakta
(bunlar
ın d
ışında
ba
şka kimseler de
sözkonus
u gözüküyor).
İsra
44. Yedi
gök, yerküre ve bunların
içindekiler O'nu tespih ederler. Hiçbir şey
yoktur ki, O'nu överek tespih etmesin; fakat siz onların
tespihlerini fark edemezsiniz. O Halîm'dir, Gafûr'dur.
***
Şura
5. gökler, üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyor.
Melekler de Rablerinin hamdiyle tespih ediyorlar ve yeryüzündekiler
için af diliyorlar. Gözünüzü açıp
kendinize gelin! Allah'tır ancak hep affeden, hep
merhamet eden.
Meryem 90: Bu söz yüzünden neredeyse gökler
çatlayacak, yer parçalanacak, dağlar
yıkılıp
çökecek.
Rahman 33. Ey cin ve insan toplulukları!
göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden
geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç
dışında birşeyle
geçip gidemezsiniz!
Gerek göklerin üstlerinden
çatlayacak gibi titre
şmelerinden
bahseden ayetlerdeki ifadeler, gerekse Rahman Suresi 33. ayette
evrenlerin ve dünyan
ın
çaplar
ından/kö
şelerinden
bahsedilmesi , gerekse de Talak
Suresi 12. ayette “Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de
onların benzerini/mislini
yaratm
ışt
ır"
denmesi, evrenlerle gezegenlerin küremsi
,
yani şekilsel
olarak benzer yap
ıya
sahip olduklar
ın
ı
da vurgulamakta. Ayr
ıca
bu bucaklar
ı yani
gezegenlerin ve evrenlerin s
ın
ırlar
ın
ı
geçebilmek için özel bir güce ve
ya
teknolojiye, ilme
veya imkana
sahip olmak gerekti
ği de
anlat
ılmakta. Ba
şka
bir deyi
şle gezegenler ve
hatta evrenler aras
ı yolculu
ğun
asl
ında mümkün oldu
ğu,
ama bunun insanlar ve cinler aç
ısından
hiç de kolay olmad
ığı bilgisi
veriliyor.
İnşikak
19: Ki, siz, mutlaka tabakadan tabakaya bineceksiniz/geçeceksiniz!
Tabakadan
tabakaya geçmek ifadesi de hem gezegenler arası,
hem de evrenler arası
yolculuğu
(Ahiret Evreninde yaşamaya
başlamak
da diğer
evrene geçiştir)
anlatmakta.
***
Mumin
57: Göklerin ve yerin yaratılışı,
insanın
yaratılışından
daha büyük bir şeydir.
Ne var ki halkın
çoğu
bilmez.
(Evrenlerin
ve gezegenlerin yaratılışı
insanların
yaratılışından
daha görkemli bir şeydir).
Taha
4: Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak
indirdik.
(Ve
Evrenlerin yaratılışı
da dünya
nın/gezegenlerin
yaratılışından
daha görkemlidir).
Hadid 21. Rabbinizden bir affa
ve Allah ile resulüne inananlar için hazırlanmış
bulunan, eni de yerle göğün
eni kadar olan bir cennete doğru yarışarak
koşun. Bu,
Allah'ın
dilediğine
vereceği
bir lütuftur. Allah, o büyük lütfun sahibidir. Ali
İmran
133. Rabbinizden bir bağışlanmaya
ve eni göklerle yer kadar olan cennete doğru
yarışır
gibi koşuşun.
O, takva sahipleri için hazırlanmıştır.
Hadid
Suresi 21. ayetten Cennetin en az evrenimiz kadar büyük/geni
ş
oldu
ğunu
anl
ıyoruz. Ba
şka
bir deyi
şle sonsuzluk
yurdunun kendisinin bir evren oldu
ğunu...Zaten
içinde muhtemelen trilyonlarca ve belki de daha fazlada say
ıda
kulu bar
ınd
ıracak
(ve
bir kısmını
şimdiden
barındırmakta)
olan ve ayn
ı zamanda
onlar
ın (içindeki
insanlar
ın ve di
ğer
canl
ılar
ın)
sonsuza dek s
ık
ılmadan
çeşitli
nimetler ve mutluluklar içinde ya
şamas
ına
vesile olacak mekan bir evren büyüklü
ğünde/genişli
ğinde
olmak durumunda.
Buna
karşılık
Ali İmran
133. ayette ise "eni göklerle yer kadar olan" ifadesi
kullanılmakta.
Bilindiği
üzere Kuran'da birden fazla cennetin olduğu
anlatılır
ve hatta onların
bazı farklı
özelliklerine de kısaca
değinilir.
Ama aynı zamanda
bu cennetlerin toplamına
da yine cennet denilir. İşte
bu ayette de tek bütün halinde tüm cennetlerden/toplamlarından
bahsedildiğini
düşünüyorum.
Muzzemmil 12: Bizim yanımızda
bukağılar
var, cehennem var!
Kalem 34: Takva sahipleri için, Rableri
katında
nimetlerle dolu cennetler vardır.
Cehennem
ve cennetin çoktan yaratılmış
vaziyette olduğunu
bu ve bunun gibi ifadeler içeren ayetlerden tekrar tekrar
anlıyoruz.
Ahiret
evrenlerinde haz ve ızdırap,
iyiler ve kötüler tamamen birbirinden ayrılmış
durumdadır.
Buna karşılık
bizim evrenimizde ise haz ve ızdırap
içiçedir.Zaten imtihan dünyası
hedefleri gereği
cennet ile cehennemin karışımı
bir yapıya
sahiptir ve de sonludur kainatımız.
Fakat ahiret alemi ölümsüzdür ve cennet ile cehennem birbirine
uzaktır...
Gerek dünyamızda
gerekse ahiret yurdunda canlıların
formları sabit
olmakla birlikte, cennette yaşlanma
ve ölüm de olmadığına
göre orada canlı
formları
bu açıdan
da, hem de sonsuza dek sabittirler.
Ve
yine Ahiret Evreninde zamanın
bizim evrenimizden farklı
aktığını
ayetlerden
öğreniyoruz:
-Gerçekten,
senin Rabbinin katında
bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan
bin yıl
gibidir. (Hac Suresi, 47'den
alınma).
***
Mülk Suresi 5 Yemin olsun ki, biz en yakın
göğü kandillerle
süsledik ve onları şeytanlara ateş
taneleri yaptık.
O şeytanlar
için çılgın
ateş azabını
da hazırladık.
Bizim evrenimizin y
ıld
ızlarla
donat
ıld
ığın
ı
ve bu y
ıld
ızlar
ın
üzerinde cehennemi and
ıran
bir ate
ş ortam
ı
oldu
ğunu ayetlerin
anlatt
ığın
ı
belirtmiştik:
http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2012/01/mucizelerin-devam.html
Burada
şuna
dikkat edilmelidir; y
ıld
ızlar
ın
üzerindeki bu ate
ş ve
ışınlar
ın
,
içinde bulundu
ğumuz
imtihan dünyas
ında bile
şeytanlara
azap edici ve engelleyici oldu
ğu
aç
ıklanmaktadır. Yani
baz
ı kimselerin iddia
etti
ği gibi y
ıld
ızlar
ta
şa falan benzetilmiyor
veya meteorlardan
bahsedilmiyor,
yıldızların
üzerlerindeki ate
şten,
s
ıcakl
ıktan
ve
ışıktan
bahsedilmektedir.
Ayrıca
yıldızların
üzerindeki bu ateş
ortamının
Cehennemi andırdığına
da vurgu var . Zaten konuyla ba
ğlant
ıl
ı
di
ğer ayetlerde
olay aç
ıklığa
kavu
şmakta:
CİN
SURESİ
8.
"Biz göğe gerçekten
dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp
giden ışınlarla/alevlerle
doldurulmuş bulduk."
9. "Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan
yerlerinde otururduk. Ama şu
anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık
bulur."
Saffat Suresi
6. Biz o yakın
göğü bir süsle,
yıldızlarla
süsleyip donattık.
7. Ve her türlü inatçı-âsi
şeytandan koruduk.
8. Onlar ne kadar
çırpınsalar
da o yüce konseyi dinleyemezler. Ve her taraftan atışa
tutulurlar;
9. Kovulurlar. Ve onlar için, yakalarını
bırakmayan
bir azap vardır.
10.Bir söz kapan olursa, onu, delici bir ışın
izler.
Görüldü
ğü
üzere atıştan kastedilen
ışık/alevdir.
***
Tekvir Suresi
11 Göğün
örtüsü soyulup indirildiğinde,
12 Cehennem
kızıştırıldığında,
13 Cennet yaklaştırıldığında,
Kıyamet
döneminde Evrenimizle Ahiret Evreni arasında
geçiş kapıları
açılmıştır
ve bu sayede cennet ve cehennem görünür hale gelmiş,
çünkü yaklaştırılmıştır.
Bu aşamada
bizim evrenimiz yok olma, Big Crunch aşamasını
yaşamaktadır.
***
EVRENLER/GÖKLER
ARASI GEÇİŞİ
SAĞLAYAN
"GÖK KAPILARI"
Nebe
19:
Gök açılmış,
kapı kapı
oluvermiştir.
Hesap günü
, uzun zamandır
cennette yaşamakta
olan istisna kulların
dışında kalan diğer
kimselerin cennetle veya cehennemle tanışma
vaktidir. Ve yine,
bu anlatımlarda
da cennet ve cehennemin kıyamet
günü yaratılmadıklarını,
çünkü zaten var olduklarını
(daha evvelden
yaratıldıklarını)
tekrar ve tekrar görüyoruz,
anlıyoruz.Evrenler
arası geçişi
sağlayan
"gök kapılarının"
yine burada işbaşında
olduğunu
da görüyoruz.
Araf 40: Ayetlerimizi yalanlayan
ve onlar karşısında
büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları
açılmayacaktır
onlar için ve deve iğne
deliğinden
geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları
böyle cezalandırırız
biz.
Cennete
girebilmek için o evrenin kapılarının
(gök kapıları)
açılmasının
gerekli olması...
Hicr
Suresi
14
Üzerlerine gökten bir kapı
açsak da oradan yükseliyor olsalardı.
15 Kesinlikle şöyle
diyeceklerdi: "Bizim gözlerimiz döndürüldü, bakışlarımız
sarhoş edildi.
Belki de biz büyüye çarptırılmış
bir toplumuz."
Muhtemelen
burada, inkarcıların,
günümüzde Cennet ve Cehennemin var olduğu
diğer
evren veya evrenlere geçişleri
gök kapılarından
sağlansa
ve bu kişiler
gözleriyle tanık
olsalar bile ahirete inanmayacakları
söylenmekte.
İbrahim
48: O gün yerküre başka
bir yerküreye dönüştürülür.
Gökler de öyle. Hepsi o Vâhid ve Kahhâr olan Allah'ın
huzurunda dikilir.
Kıyamet
döneminde dünya ve bir çok evren yok edilmeye başlanmıştır.
Önce ayetlerde anlatılan
felaket sahneleri gerçekleşir
ve bu tablo yerküre ve evrenlerde çöküş
döneminin sancılarıdır.
Dolayısıyla
da hızlı
bir değişimdir
yaşananlar.
Ama kullar mahkemeleri sonrası
, ölümsüz olan (Big
Crunch'ı
yaşamayacak
olan) ahiret evrenlerinde ve onların
içindeki başka
bir yeryüzünde yaşamaya
devam edeceklerdir. Yani artık
başka
bir yeryüzünde ve de başka
bir evrendeler (veya evrenlerdeler...). Aktarım
gerçekleşmiştir.
Ama elbette ki, cennete girmek için kıyameti
beklemeyen istisna kullar, iyilikte önde gidenler ise zaten
çoktandır
bu ölümsüzlük yurdunda yaşamaktaydılar.
Hud
107. Gökler ve yer durduğu
sürece orada kalıcıdırlar;
ancak Rabbin dilerse başka.
Rabbin, dilediğini
Yapandır
108. Mutluluğu
hak edenler ise, gökler ve yer kaldığı
sürece cennette kalıcıdırlar.
Rabbin dilerse başka.
Kesintisiz bir ödüldür bu.
Yine
buradaki gökler "ahiret evrenleri", yer ise cennet ve
cehennem halklarının
üzerinde yaşadığı
yeni yerkürelerdir. Yani
burada dünyamızın
kıyamette
yeniden yaratılmış,
evrimleşmiş
halinden falan bahsedilmiyor,
zaten şimdiden
var olan ahiret evrenleri ve içlerindeki gezegenlerden
bahsediliyor.
Bunun
başka
bir delilini şu
ayette de görüyoruz:
Zumer
74. Onlar da şöyle
derler: "Hamd olsun o Allah'a ki bize vaadini yerine getirdi,
bizi yeryüzüne mirasçılar
yaptı. İşte
cennetten istediğimiz
yerde konaklıyoruz.
İş yapıp
değer
üretenlerin ödülü ne de güzelmiş!"
Cennettekiler
Allah'a hamdederken "bizi yeryüzüne/yere" mirasçılar
yaptı demekte,
çünkü cennetteki yeni bir yerküredeler (veya cennetteki
diledikleri gezegende konaklıyabiliyorlar).
Zariyat
22.Sizin, rızkınız
da göktedir, tehdit edildiğiniz
şey de.
(cennetin de cehennemin de
hazır
vaziyette ve dünyanın
dışında/gökte
olduğu
anlatılmakta
yine).
Şehitler
ve peygamberler gibi yarışta
önde gidenlerin cennet yaşamına
çoktan kavuştuklarını
gösteren ayetlerin birkaçını
burada da paylaşalım:
-Sakın
Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler
sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar,
Rablerinin katında
rızıklandırılırlar.
-Allah'ın
kendilerine lütfundan verdiği
mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından
şehit
olarak kendilerine katılmamış
olan mücahitler hakkında:
"Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de
duymayacaklardır."
müjdesinde bulunurlar. (Ali imran suresi 169-170)
Meryem
56.
Kitap'ta İdris'i
de an. Çünkü o, özü-sözü tam uyuşan
bir kişiydi,
bir peygamberdi.
57. Onu yüce bir mekâna yükselttik.
Ali
İmran
Suresi 55 Allah şunu
da demişti:
"Ey İsa,
senin canını
alacağım,
seni kendime yükselteceğim;
seni, inkar edenlerden uzaklaştırıp
arındıracağım.Ve
sana uyanları,
inkar edenlerin, kıyamete
kadar üstünde tutacağım.Sonra
bana olacak dönüşünüz;
tartışıp durduğunuz
şeyler
hakkında
aranızda
ben hüküm vereceğim."
KIYAMET
GÜNÜ CENNETTE ÇOKTANDIR YAŞAMAKTA
OLANLAR DA MAHŞER
MEYDANINA ÇAĞRILMAKTA
Şu
an cennette yaşayan
peygamberler kıyamet
günü tanıklar
olarak mahkeme alanına
çağrılacaklar:
Mürselat
11: peygamberler bekleme yerlerine vardırıldığı
vakit.
Nahl 89: Her
topluluk içinden, kendilerine karşı
bir tanık
gönderdiğimiz,
şunlara
karşı da
seni tanık
olarak getirdiğimiz
gün... Biz sana bu kitabı,
her şeyi
açıklayan, bir yol
gösterici, bir rahmet ve müslümanlara bir müjde olarak
indirdik.
Zümer
Suresi68.
Sûra üflenmiştir;
Allah'ın
dilediği
kimseler dışında
göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp
yere yıkılmıştır.
Sonra sûra bir daha üflenmiştir.
İşte hepsi
ayağa
kalkmış bakıyorlar.
69.
Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış,
Kitap ortaya konmuş,
peygamberler, tanıklar
getirilip aralarında
hakla hüküm verilmiştir.
Onlar asla haksızlığa
uğratılmazlar.
68. ayette
yine istisna insanların,
yok ediliş
sürecinden etkilenmeyeceği
belirtildikten sonra, 69. ayette de bu cennette korunmakta olan
kullardan elçilerin tanıklar
olarak çağrılacağı
da yine açık
bir şekilde
anlatılmaktadır.
İnşıkak
Suresi
7.
O zaman kitabı sağdan
verilen,
8. Kolay bir hesapla hesaba çekilecek,
9. Ve
sevinçli olarak ailesine dönecektir.
Mahkemesi
biten iyi kulun zaten
cennette olan ailesine, yakınlarına geri dönmesinden
bahsediyor gibi ayet.
Buradaki kolay hesaba çekilen
kişi cennette yaşıyorken, temsili (yani sonucu belli) kısa ve
kolay bir mahkeme için
kıyamet günü
çağrılmış
da olabilir. Tıpkı
peygamberlerin tanıklar olarak,
cennetten kısa bir süreliğine
de olsa çıkıp
kıyamet meydanına gelmeleri gibi... (bu aile/yakınlar cennette
sonradan tanışılan kişileri
de içerebilir, hatta sırf
onlardan oluşuyor
da olabilir).
Ayrıca
şu
ayetlerin son peygamberin daha dünyada yaşarken
Ahiret Evrenlerini ziyaretini anlatıyor
olma ihtimali vardır:
Necm Suresi
13
Yemin olsun ki onu bir başka
inişte de
görmüştü.
14
Son sınır
ağacı,
Sidretül Münteha yanında.
15 O ağacın
yanındadır
sığınılacak
bahçe.
16 O vakit kuşatıp
sarıyordu
Sidre'yi kuşatıp
saran,
17 Göz ne kayıp
şaştı
ne azıp
haddi aştı.
18 Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir
kısmını
gördü.
Bu
tespite itiraz edenler 13. ayetteki "onu başka
inişte
de görmüştü"
ifadesinin vahiy meleğiyle
ilk karşılaşmayı
anlattığını
gösterdiğini
iddia etmekteler ama gerçekte ise buradaki ifadeden böyle ilk
karşılaşma
anlamı çıkmaz
(sadece "böyle de olabilir" şeklinde
bir zihin jimnastiği
yapılabilir).
Bu
arada ilginçtir ki mezhepçilerin bir kısmı
cennet ve cehennemin şimdi
var olmadığını,
kıyametten
sonra yaratılacağını
düşünmelerine
karşın,
Muhammed Peygamberin Ahiret Evrenlerini, yani cennet ve cehennemi
ziyaret ettiğini
de kabul ederler (Miraç inancı).
Kuran'a göre ise sonsuzluk yurdu zaten çoktan yaratılmıştır
görüldüğü
üzere. Yani insanlar rivayetleri ve diğer
kaynakları bir
kenara bırakıp
sadece Kuran'ı
dinin gerçek kaynağı
olarak görselerdi çoktan
çelişkili
kabuller ortadan kalkmış
olurdu..
ARAF
HALKI DA CENNETTE YAŞAMAKTA
OLANLARDANDIR
Kutsal
Kitabımızda
bahsedilen "Araf halkının"
da, cennette şimdiden
yaşamakta
olan ve daha sonra bu sonsuzluk yurduna yeni girecek olan, yani
kendilerine katılacak
kimseleri karşılamak
için sınıra
gelen kişiler
olduğunu
düşünüyorum:
Araf
Suresi
46.
İki taraf
arasında
bir perde ve A'raf üzerinde de hepsini (hem cennetlikleri hem de
cehennemlikleri, yüzlerindeki) işaretleriyle
tanıyan
erkekler vardır.
(Bunlar), henüz cennete girmemiş
olan, fakat girmeyi bekleyen, cennet halkına:
"selam size!" diye seslendiler.
47. Gözleri
ateş halkı
tarafına
çevrildiği
zaman da; "Rabbimiz, bizi şu
-zalim toplulukla beraber bulundurma!" dediler.
48.
A'raf halkı,
yüzlerindeki işaretleriyle
tanıdıkları
birtakım
adamlara da ünleyerek dediler ki: "Ne topluluğunuz,
ne de büyüklük taslamanız,
size hiçbir yarar sağlamadı."
49. Allah onları
hiçbir rahmete erdirmeyecek, diye yemin ettiğiniz
kimseler bunlar mıydı?
(Cennetliklere dönerek): "Girin cennete, artık
size ne korku vardır,
ne de siz üzüleceksiniz!" dediler.
(Hatırlarsanız
Ali imran 170. ayette cennette yaşamakta
olanlar, sonradan kendilerine katılacak
olanlar için benzer bir şekilde
konuşuyor
"Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de
duymayacaklard
ır."
diyorlardı).
Vakıa
Suresinde ahirette 3 sınıf
olacağımız
söylenmekte:
Vakıa
Suresi
7 Ve sizler, üç çift/sınıf
oluvermişsinizdir.
8 İşte
uğur ve
mutluluk yâranı.
Nedir uğur
ve mutluluk yâranı?
9 İşte
şomluk ve
bunalım
yâranı.
Nedir şomluk
ve bunalım
yâranı?
10 Ve oluşta
önde gidenler, yarışta
önde gidenler...
8.
ayette kıyamet
sonrası nimet
yurduna girecek, 9. ayette cehenneme girecek kullardan bahsedilirken,
10. ayette ise zaten cennette yaşamakta
olan öncü sınıftan
bahsediliyor. Böylece 7. ayette bahsedilen 3 sınıf
tamamlanmış
olmaktadır.
Konuyla
ilgili diğer
ayetleri/delilleri yukarıda
linklerini verdiğim
yazılarımda
vermiştim.
Ayrıca
şu
çalışmamda
da belirttiğim
üzere hiç dünyada yaşamadan
doğrudan
cennette yaratılan
kullar bile
olabilir:
http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2013/11/kotuluk-problemine-cevap.html
Şura
Suresi 29. ayet:
-Gökleri
ve yeri yaratıp
onlarda çeşitli
yaratıklar
yayması O'nun
ayetlerindendir. O, dilediği
zaman onları
toplayabilir.
Dikkat
edilirse göklerde de , dünyamızda
da yaratıkların
yayıldığından
bahsediliyor. Yani diğer
evrenlerde de şu
an yaşamın
olduğu
yine açıkça
gözükmekte. Ve yine her evrenin içinde yerküreler/gezegenler
olduğu
da vurgulanmakta dolayısıyla.
Meryem
93: Göklerde ve yerde bulunan herkes, Rahman'a kul
olarak gelecektir.
***
Maide
17: Yemin olsun ki, "Allah Meryem'in oğlu
Mesih'tir" diyenler küfre batmışlardır.
De ki: "Allah; Meryem'in oğlu
Mesih'i, annesini ve yeryüzündeki insanların
hepsini helâk etmek istese Allah'a karşı
kimin elinde bir güç vardır!"
Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin
mülk ve yönetimi Allah'ındır.
Dilediğini
yaratır.
Allah her şeye
Kadîr'dir.
İyilikte
ve sevapkarlıkta
çok ileri seviyede olan kulların
şu
anda nimetler yurdunda yaşamakta
olduklarını
delilleriyle defalarca
gördük. Dolayısıyla
İsa
Peygamber de tıpkı
diğer
elçiler gibi canlı
durumda. İşte
Maide Suresi 17. ayette de bu duruma farklı
bir şekilde
tekrar vurgu da var. Burada deniliyor ki: göklerde yani ahiret
evreninde yaşamakta
olan İsa
Peygamberi, annesini ve de bunun dışında
şu
anda yeryüzünde var olan sizleri yaşatmaya
devam eden Allah'dır,
dilerse buna son verebilir ve bu yüzden yaratılmış
hiçbir kulu ortak koşmayın,
ilahlaştırmayın...
Elbette İsa
ve annesi Meryem şu
an yaşamakta
olduğu
için bu ifade kullanılmıştır.
Rad
Suresi 15: Göklerde ve yerde kim varsa gölgeleriyle
birlikte ister istemez ve sabah-akşam
Allah'a secde eder.Nahl
49: Göklerdeki ve yerdeki canlı
şeyler de melekler de yalnız
Allah'a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar.
Diğer
evrenlerdeki (ve de dünyamızdaki)
canlılar
ve melekler ayrı
ayrı
anıldığına
göre oralarda da meleklerin dışında
başka
canlı varlıkların
olduğu
bilgisinin bir başka
sağlamasına,
kanıtına
daha sahip olmaya devam ediyoruz.
Göklerin
ve yerin melekutu (içyüzü/hükümdarlığı)
ile ilgili tespitimi paylaşdığım
yazımı
da tekrar vereyim yeri
gelmişken:
http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2014/10/goklerin-ve-yerin-melekutu-ve-diger-iki.html
Son
olarak; "alem" kelimesi "dünya, kainat, evren"
anlamlarına
da gelmekte. Ve Kuran'da "alem, alemler" ifadeleri birçok
ayette geçiyor. Örneğin:
Mümin
Suresi64 Allah odur ki, yeryüzünü sizin için
durulacak yer, göğü bir
bina yaptı; sizi yaratıp
donattı ve
görünüşünüzü güzel
yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı.
İşte bu
Allah'tır
sizin Rabbiniz! Âlemlerin (Evrenlerin)
Rabbi olan Allah ne kadar yücedir!
65 Hayy O'dur!
Tanrı yoktur
O'ndan başka.
Dini kendisine özgüleyerek dua edin O'na. Hamt olsun âlemlerin
(Evrenlerin)
Rabbi'ne!
66 De ki: "Ben, Rabbimden bana açık-seçik
ayetler gelince, sizin, Allah'ın berisinden
yakardıklarınıza
kulluk etmekten yasaklandım.
Ben, âlemlerin (Evrenlerin)
Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum."
İşte
ayetlerdeki bu "alemler" ifadesini "evrenler"
şeklinde
tercüme edenler de vardır.
Evet
"alem" kelimesi bildiğimiz
evreni/kainatı da
kapsayan geniş bir
anlama sahiptir gerçekten.
Selam
ve sevgiler.